İnsanlar genellikle istedikleri şeylere bakıp şöyle der: 'Evet, bunu sevdim, bunu istiyorum.' Ama istemedikleri şeylere de bakarlar ve onlar için de eşit miktarda, hatta daha fazla miktarda enerji harcarlar. Bu şekilde onu yok etmek, ortadan kaldırmak isterler.
Toplum olarak kanserle, yoksullukla, uyuşturucuyla, terörle, şiddetle savaşmak istiyoruz. İstemediğimiz her şeyle savaşmaya çalışıyoruz.
Odaklandığımız her şeyi yaratırız. Mesela devam eden bir savaşa, acıya ya da ihtilafa karşı öfkeye kapılırsak enerjimizi ona katmış oluruz. Bütün gücümüzle savaşıyoruz. Bu sadece direnç yaratıyor.
'DİRENDİĞİNİZ HER ŞEY VARLIĞINI SÜRDÜRÜR
Carl Jung' Direndiğimiz şeyler sürer çünkü direnince 'bunu istemiyorum' deriz. Bir duyguyu istememe şeklinde güçlü bir duygu gösteriyorsunuz. O da koşa koşa size geliyor.
Savaş karşıtı hareket savaşı artırıyor. Uyuşturucu karşıtı hareket uyuşturucuyu artırdı. Çünkü istemediğimiz şeye odaklandık. Bütün enerjimizi soruna odaklamak ne kadar mantıklı. Bunun
yerine güvene, sevgiye, bolluk içinde yaşamaya, eğitime barışa odaklansak?
Rahibe Terasa 'Savaş karşıtı yürüyüşe katılmam, barış yürüyüşüne çağırın' demişti. Sırrı anlamıştı.
Savaş karşıtıysanız, barış yanlısı olun. Açlık karşıtıysanız, insanların bol miktarda gıda bulması yanlısı olun. Bir siyasetçiye karşıysanız muhalif siyasetçiyi destekleyin.
Pek çok seçimde şiddetle muhalefet edilen siyasetçi avantaj kazanır. Çünkü enerjinin odak noktası olur. İstemediğinize değil istediğinize odaklanmalısınız. Ne istediğinizi bilmek için ne istemediğinizi anlamaya çalışabilirsiniz. Ama siz istemediğiniz şeyden ve onun ne kadar kötü olduğundan bahsettikçe, sürekli onun korkunçluğu hakkında yazılar okuyunca, daha fazlasını yaratırsınız.
Sakin olmayı öğrenin ve dikkatinizi istemediklerinizden ve onu çevreleyen duygusal yükten alıp deneyimlemek istediklerinize yönlendirin. Enerji dikkatin gittiği yere akar.
Dünyayı değiştirmek sizin göreviniz değil. Çevrenizdeki insanları da. Göreviniz, evrenin içindeki akışa katılmak ve var olan dünyanın içinde bunu kutlamak.
Bir virüs gibi insanlığın zihnini hasta eden bir yalan var. Bu yalan, herkese yetecek kadar bolluk olmadığı. Yokluk var, sınırlar var, yeterli mal yok. Bu yalan insanlarda korku, açgözlülük, cimrilik yaratıyor. Bu korku, açgözlülük cimrilik ve kıtlık düşünceleri onların deneyimi oluyor. Yani dünya bir kabus ilacı almış durumda. Gerçek şu ki herkese fazlasıyla yetecek kadar mal var. Herkese yetip de artacak kadar yaratıcı fikir, enerji, sevgi ve sevinç var. Bütün bunlar, kendi sonsuz doğasının farkında olan bir zihinle başlar.
Geçmişteki tüm düşünürler bize hayatın bolluk içinde olması gerektiğini öğretti. Kaynakların erimeye başladığını düşünmeye başladığımızda, aynı işi gören yeni kaynaklar buluyoruz. Kıtlık olduğunu söylüyoruz, ama bunun nedeni vizyonumuzu açıp çevremizi görmememiz. Herkese yetecek kadar var, inanırsanız görebilirseniz, hayata geçirirseniz bunlar karşınıza çıkacak.
İstediğiniz her şey, her mutluluk, her sevinç, her sevgi, her bolluk, her refah sizin elinizi uzatıp almanızı bekliyor. Bunun açlığını hissetmelisiniz, istemelisiniz. Bilinçli olun. Bilinçli olduğunuzda ve istediklerinizi coşkuyla istediğinizde evren size istediğiniz her şeyi eksiksiz olacak verecek. Çevrenizdeki güzel ve harika şeyleri fark edin. Onu yüceltin ve övün. Diğer taraftan, şu anda istediğiniz gibi yürümeyen şeyler için suçlayarak ya da yakınarak enerjinizi harcamayın. İstediğiniz her şeyi kucaklayın, o zaman daha fazlasını alırsınız.
Çevremize hatta kendi bedenimize bakınca sadece buzdağının ucunu görürüz. Elinize bir bakın. Katı bir cisim gibi görünüyor, ama aslında değil. Mikroskopla bakınca büyük bir enerjinin titreştiğini göreceksiniz. Her şey tıpatıp aynı şeyden yapılmıştır. Eliniz, okyanus ya da bir yıldız. Her şey enerjidir.
Pek çok insan kendini mağdur olarak görüyor ve bunu geçmişteki olaylara bağlıyor. Anne babanın istismarı ya da sorunlu bir aile de büyümek gibi. Çoğu psikoloğa göre ailelerin yüzde 85'i sorunludur. Yani bu size özgü değil.
Neredeyse herkesin kötü bir hikayesi vardır. Yani ne olmuş deyip geçmeliyiz. Asıl önemli olan şu anda ne yapacağınız. Şu anda neyi seçiyorsunuz? Ya buna ya da istediğinize odaklanacaksınız. İnsanlar istediklerine odaklanınca da, istemedikleri kayboluyor. Bir taraf büyürken diğer taraf yok oluyor.
Kaderinizin tasarımcısı sizsiniz. Yazar sizsiniz, hikayeyi siz yazıyorsunuz. Kalem sizin elinizde. Sonuç da siz neyi seçerseniz o olacak.
Çekim yasasının güzel tarafı şu: Olduğunuz yerden başlayabilirsiniz. Düşünmeye, gerçekten düşünmeye başlayabilirsiniz. İçinizde bir uyum ve mutluluk hali yaratmaya başlayabilirsiniz. Çekim yasası buna cevap verecektir.
Kalıtsal yapılardan, kültürel kodlardan, sosyal inançlardan kurtulabilir ve içinizdeki gücün dünyadaki güçten büyük olduğunu kesin olarak kanıtlayabilirsiniz.
'Yapacağınızı düşünseniz de haklısınız, yapamayacağınızı düşünseniz de- Henry Ford'
Göklerde bir yerlerde sizin hayatınızın veya bundan sonra yapacaklarınızın yazılı olduğu bir kara tahta yok. Hayatınız siz onu nasıl yaratırsanız öyle olacak…