Görünüm'de 11 Ocak'ta 'Hızırbey İmam Hatip'de Neler Oluyor?', 8 Mart'ta 'Okulda Veliyi Çocuğunun Yanında Dövdüler mi?' adlı iki yazıyı kaleme almıştım. Bu yazılarımda Hızırbey İmam Hatip Ortaokulu'nda 'skandal' boyutunda yaşanan iddialara yer vermiştim.
EĞİTİM BİR-SEN'Lİ
OLMASA GİDERDİ
Bu olaylarla ilgili okul velilerinin Milli Eğitim Bakanına da gönderdikleri şikayet dilekçelerindeki iddialar yer aldı. İddialar çok ciddiydi. Okul Müdürü Eğitim Bir-Sen'in yönetiminde olan Ali Rıza Çelik değil de başka birisi olsaydı, çoktan görevden alınmıştı. Milli Eğitim'de soruşturmalar kişilerin sendikasına bakılarak yapıldığı için bugün hala o koltukta oturabiliyor. Bazı Milli Eğitim yöneticilerinin bu okulda yaşanan olayları inceleyen müfettişlere 'soruşturmayı zamana yayın' dedikleri iddia ediliyor. Bir soruşturmanın süresi iki yıldır. Müfettişlere bu iki yılı sonuna kadar kullanmaları yönünde telkinde bulunarak, okul müdürü korunmak mı isteniyor?
YEDİĞİ DAYAK AMELİYAT
DİKİŞLERİNİ PATLATTI
Veliler, Milli Eğitim Bakanına gönderdikleri şikayet dilekçelerinde okul ile ilgili şu iddialarda bulundular:
-Okul idaresi öğrencilere şiddet uyguluyor. Bunun en son örneği 8. Sınıf öğrencisi Ç. F. F.'nin yediği dayak sonucu ameliyat dikişleri patladı.
- Milli ve manevi değerlerimizin sembolü olan bayrağımız olmadan İstiklal Marşı töreni yapıldı.
- N.Y. adlı bir veli çocuğunun ve diğer velilerin yanında fiziki şiddet uygulanıp, galiz küfürlerle hakaret ederek kovuldu.
- Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yı yanıltarak, ödülü hak eden öğrencinin yerine bir başka öğrenciye ödül verdirildi
- Danıştay'ın 2014/6589 nolu kararı ve Milli Eğitim Bakanlığının 07/05/2015 tarih ve 83203306-641-04-E-4749373 sayılı yazısına rağmen hizmet alımı yoluyla personel çalıştırıldı. İlgili kararın gerekçesinde belirtilen aidat adı altında her veliden 150 TL istendi. Aidatı verilmeyen öğrenciler sınıflarda arkadaşlarının yanında rencide edildi. Öğrenciler bu yüzden okula gitmek istememektedir.
PARASI OLANA FİLM
OLMAYANA DERS
- Eğitim öğretime elverişli değildir raporuna ve başka bir binaya taşınması kararına rağmen okula binlerce TL değerinde harcama yapılarak hem devlet kaynakları hem de veli aidatları boşuna harcanmıştır. Üstelik harcamayı gerektirecek aciliyette bir durumun olmamasına ve okul içinde oluşturulan satın alma ve teslim alma komisyonlarında görevli personelin hiçbirinin imzası alınmadan harcamalar keyfi bir şekilde yapıldı.
- Kadrolu personele asgari ders verilmek ya da branşı dışında ders verilmek suretiyle oluşan açığı kapatmak için ücretli öğretmen talebinde bulunularak devlet gereksiz yere zarara uğratıldı.
- Birçok personele mobbing uygulanarak öğretmenlik mesleğinden soğutulmaya çalışıldı.
- Mesai saati dışında yapılabilecek iken mesai saatlerinde eğitim öğretimi aksatacak şekilde 11 Şubat 2016 tarihinde ikinci dönem öğretmenler toplantısını Kaymakamlık izni olmaksızın yarım gün yapıldı
-Çocuklara ders saatinde parası olanlara film izletilirken; parası olmayanlara ders işletildi.
-Okul Müdürü hep 'arkamda Vali var. Vali burada olduğu sürece bizi buradan kimse gönderemez' diyor.
DOSYALARI
İNCELEMELİ
Hızırbey İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Eğitim-Sen'li, Türk Eğitim-Sen'li veya Eğitim-İş'li olsaydı ne olurdu? İl Milli Eğitim Müdürlüğü yeri yerinden oynatırdı. O okul müdürüne jet bir soruşturmayla en ağır ceza verilirdi. Ücra bir köye öğretmen yapılırdı. Partisinin başında 'Adalet' olan bir partinin iktidarında bürokratlar ve müfettişler nasıl böyle adaletsiz davranabiliyor? Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından son üç veya dört yıl içinde yapılan soruşturmaları incelemesi halinde, yaşanan adaletsizliğe onun da isyan edeceğini düşünüyorum. Çünkü vicdan sahibi olan herkes buna isyan eder. Bakan Avcı, kasıtlı şekilde soruşturması tamamlanmayan dosyalara baktığında; 'Derse girmeden maaş alanları, eşi çalıştığı halde eş yardımı alanları, okul basıp okul müdürünü tehdit edenleri, eski öğrencisini taciz ettiği için mahkemede ceza almasına rağmen, 'Yargıtay daha onamadı' diye görev yaptırılanları, okulda çalıştırdığı usta öğreticiyi taciz eden müdürleri, müdürü olduğu kurumda açılan kurslarda ücret karşılığı görev yapanları, Okulda öğrenciyi hastanelik edene kadar dövenleri, Okula bir tek gün bile gelmeden maaş alan hizmetlileri' görecektir. Bunların nasıl ve neden korunduğuna isyan edecektir…
***
CUMARTESİ HİKAYESİ
ACELE KARAR VERMEYİN
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
TALİHSİZLİK Mİ ŞANS MI?
'Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: 'Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler... İhtiyar: 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş. 'Sadece at kayıp' deyin, 'Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.'
12 VAHŞİ ATLA DÖNMÜŞ
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş... Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. 'Babalık' demişler, 'Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..' 'Karar vermek için gene acele ediyorsunuz' demiş ihtiyar. 'Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?'
KÜÇÜK PARÇALAR HALİNDE GELİR
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden 'Bu herif sahiden gerzek' diye geçirmişler... Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. 'Bir kez daha haklı çıktın' demişler. 'Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın' demişler. İhtiyar 'Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz' diye cevap vermiş. 'O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.'
SADECE ALLAH BİLİYOR
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... 'Gene haklı olduğun kanıtlandı' demişler. 'Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer...' 'Siz erken karar vermeye devam edin' demiş, ihtiyar. 'Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.'
KARAR AKLIN
DURMASI HALİDİR
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış: 'Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.'
**
foto şaka
Eski AB Bakanı Egemen Bağış: Muammer Bey, sen Reza'ya kendini siper yaparken, bize sahip çıkmayanlar bugün Aile Bakanına destek için neden yürüyor?
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler: Keşke zamanında Reza'nın yanında birazda bu vakfa siper olsaydım, belki bugün yine Bakandım.