Bir zamanlar gazetedeki benim bu yazılara iyiden iyiye takmış biri vardı.
Konuşmalarından…
Ani öfkelenmelerinden…
Biraz ileri gidecek olursak, alınıp kırılacak bir şey yok bunda hepimizi bekleyen son bu, abuk sabuk konuşmalarından anladığım kadarıyla yaşlılık alametleri çoktan başlamış biriydi.
Sık sık, olur olmaz arayıp,
'Alooo! Telefonunu gazeten aldım!' diye başlayıp…
'Bi yaz abi şunu ya!' diye devam ediyordu.
Kimi zamanlar, yaşına rağmen 'abi' diyordu bana.
Öfkelendiği zamanlar 'birader' diyordu.
'Birader sen nasıl gazetecisin? Halkın sorunlarıyla ilgilenmen gerekmiyor mu?'
Kimi zamanlar 'efendim' diyordu.
Öfkelendiği zamanlar, 'efendi' diyordu.
'Efendim' ile 'efendi' arasında çok fark vardır.
Bu farkı sezecek kadar da aklı başındaydı yani.
Kimi zamanlar 'Hocam' diyordu.
Öfkelendiği zamanlar, 'Hoca' diyordu.
'Hocam' ile 'Hoca' arasında da büyük fark vardır.
'Hoca hoca! Hep kendini yazıyorsun. Biraz da bizim sorunlarımızı yaz. Sen nasıl gazetecisin?'
'Ben gazeteci değilim,' demek falan ne mümkün…
Adam seni duymuyor ki!
Sen yeter ki telefonu açıp 'alo' de…
Saydırıyor.
Herkese…
Sorununa gelince…
'Belediye otobüsünü beklemekten ağaç olduk yine birader!'
***
Uzun süredir aramıyordu.
Benden umudunu kesip telefonumu sildi herhalde, diye düşünmüştüm.
Kovid 19 salgınının zirve yaptığı…
Tartışmaların en hararetli olduğu…
Korkudan insanların dışarı çıkamadığı dönemde yine aramıştı.
'Bu Amerika'nın işi abi. Ben onu bunu bilmem. İsrail'in de parmağı var işin içinde. Virüsmüş! Ne virüsü? Bu ikisinin uydurması virüs falan! Aha ben! Ne maske takıyorum ne eldiven. Marketime de gidiyorum pazarıma da. Sokağa da çıkıyorum. Hani nerede virüs? Bir şey olmuyor bana! Uydurma! İnsanları korkutup evlerine kapatacaklar. Böylece dünya ekonomisini çökertecekler…'
Uzun uzun anlatmıştı.
Baya da felsefi…
Bilimsel konuşmuştu.
Sonunda da eklemişti,
'Yaz abi bu söylediklerimi. Altına da benim adımı yaz! Sonuna kadar arkasındayım söylediklerimin!'
Bu tür insanların, doğru ya da yanlış, bütün bunları nereden öğrendiğine…
Yahut da nasıl uydurduğuna, kurguladığına şaşırıyor insan.
Bu da bir tür beceri!
Bir tür yetenek!
Ne yalan söyleyeyim…
Tanrının bildiğini sizden saklamaya lüzum yok, gıptayla bakıyorum bu tür ağzı laf yapan insanlara.
***
Şimdi…
Acaba diyorum…
Hani, gerçek payı var mı o benim sapığın telefonda söylediklerinin?
Şöyle bir bakıyorum çarşıya pazara…
Tramvaya, otobüse…
İnsanlar iç içe.
Maskeleri çenelerinin altında ya da kollarının dirseklerinde!
'Hani nerede virüs!'