İzlediğim bir filmden kaldı aklımda.
“Yola çıkmaya hazır olduğundan emin ol!” diyordu.
Eminim!
Yola çıkmaktan söz etmiyorum elbette, çıkacağımız bir yol yok!
Masanın başına oturup yazı yazmaktan söz ediyorum.
Başka ne olacak ki?
Bizimki de böyle bir şey işte.
Masanın başına oturup yazıyı yazacağımdan eminim.
Buna hazırım!
Yazı deyip geçmeyin.
Yazılıp bitirilinceye kadar huzur vermez.
Sabahtan başlar, içimdeki ses…
“Yaz hadi, yaz hadi…”
“Yaz artık şu yazıyı…”
Sanki aklımdan çıkıp gidecekmiş gibi yazacağım yazı.
Neyse…
Oturduk bakalım yazının başına.
Bir bardak bitki çayı…
Bir litre su masamızda.
Yok artık öyle eskisi gibi...
Bir kadeh kırmızı şarapla…
Bir bardak köpüklü, buz gibi birayla falan yazının başına oturmak.
Yok!
Olmaz artık.
Dümensiz Serdar’ın…
Serdar Turgut’un,
“Kilo almıyorum abi, yaşlandıkça irileşiyorum!” safsatasına inanmayıp, Öyküm’ün desteğiyle iki buçuk ayda on bir kilo verdim.
Otuzlu yaşlarımdaki kiloma döndüm.
Ama babalık hakkı da bir yere kadar.
“Hedeflediğimiz kiloya ulaştık, artık ofise gelmene gerek yok!” deyince Öyküm…
Kaldık kendimizle baş başa!
E tabii eski alışkanlıklara geri dönersek…
Halide Edip Adıvar’ın,
“İçmeden nasıl yazabiliyorsunuz?” sözüne takılıp yazının başına elimizde şarap kadehiyle, bira bardağıyla oturmaya başlarsak yine…
İki ayda verdiğimiz kiloları iki haftada geri alacağımız kesin.
Onun için…
Artık sadece çay…
Kahve bile değil…
Bitki çayı, su…
Hava da ne kadar sıcak!
Buz gibi, köpüklü bir iki bira da hiç fena olmazdı hani!
Hele yazı yazarken…
Ama yok!
Şeytana uymanın anlamı yok.
Hadi yazıya biraz renk katalım.
Adamın biri, hayatı boyunca şaraptan, biradan başka bir şey içmemiş.
Neden sonra ölmüş.
Toprağı bol olsun, mezarını derince kazıp defnetmişler.
Definden sonra mezarının üzerine bir tas su dökmüş yakınları.
Su topraktan süzülüp adamın dudaklarına damlamış.
Hemen doğrulmuş adam mezarında.
“Tanrım!” demiş. “Bu ne güzel bir içki böyle!”
Şimdi ben böyle yazınca, siz de diyeceksiniz,
“Ne oldu sana? Bir kadeh şarabın verdiği heyecanı unutur mu insan? İnsan bu kadar değişir mi?”
Değişir.
Hele yaşı ilerledikçe…
Yakında,
“Her kötülük içkiden gelir, içki kötülüklerin anasıdır!” diye bir yazı da yazarsam hiç şaşırmayın.