Düşünce tarzımız ne zaman bizim olmaktan çıkar?

Bizi ne değiştirir?

Ve en önemlisi, fark etmeden neye dönüşürüz?

Cevabım anlatacağım kurbağada gizli.

Bu sendrom psikolojinin ve hayatın tam ortasına düşen bir manipülasyon hikâyesidir.

Bir kurbağayı alıp kaynar suyun içerisine atarsanız hemen kaçmaya çalışır, çırpınır ve sıçrayıp kaçar.Fakat kurbağayı normal bir suyun içerisine koyup ısıyı yavaş yavaş artırdığınızda kurbağa bunu algılayamaz ve sonunda haşlanarak ölür .

Manüpile edilmek ise çoğu zaman buna benzer. yavaş yavaş işlenir içimize. fark etmeden başkalarının zihninde yazılmış bir senaryonun başrolüne dönüşüyor olabiliriz.kendi kararımızı kendimiz veriyoruz sanabiliriz.

Manipülasyon, bir kişinin düşüncelerini, hislerini veya davranışlarını fark ettirmeden yönlendirme sürecidir.

Ama bu yönlendirme çoğu zaman mantıklı ya da doğrudan değil; duygusal baskılarla, sitemlerle, ima ve sessizlikle olur.

Basit bir örnekle:

“Ben senin iyiliğin için söylüyorum” cümlesi her zaman iyi niyetli olmayabilir. kontrol altına alınmak istiyor olabilirsiniz.

“Senin iyiliğin için” diye başlayan cümleler seni sen olmaktan çıkartabilir.

Bu sendromun psikolojik karşılığı ise şu kavramlarda yatar:

Davranışsal uyum , İnsanlara, çevreye uyum sağlamamızla küçük tavizlerimizle başlar. Tavizler arttıkça da , “Ben zaten hep böyleydim” demeye başlarız.Ve maalesef ki bu küçük tavizlerin büyük bedeli olur.

Kademeli maruz kalmada ise Tıpkı suyun sıcaklığı gibi, yavaş yavaş manipüle ediliriz ve bir bakmışız farkında olmadan daha fazlasını kabul etmeye başlamışız. bunu fark etmek ise biraz zor olur.

Bilişsel çarpıtmalar da suçluyu kurbanın beyninde yaratmaktır. Manipülasyon altında kalan biri, hatalı olan davranışları görmez, aksine kendi içini sorgular.

Gaslighting, manipülasyonun en zehirli hâlidir.

Kişi yaşadığı gerçeği bile sorgulamaya başlar.

Ben mi yanlış hatırlıyorum?

Acaba abartıyor muyum?

Belki de o haklıdır..

Gerçeklik, manipülatör tarafından öyle ustaca çarpıtılır ki, kurban sonunda kendine bile güvenemez hâle gelir.

Su artık kaynamıştır ama kurbağa hâlâ, "Bu su sıcak mı, yoksa ben mi öyle hissediyorum?" diye düşünür.

Manipülasyon her yerde olabilir.

Gözümüzün Önünde Yavaş Yavaş Isınan Sistem de bir toplumsal maniplasyondur.

Bu yalnızca bireysel ilişkilerde değil, sistemlerde de olur.

Medyada aynı mesajlar tekrar edilir.

Toplumun her kesimine “iyi niyetli” gibi görünen ideolojik kalıplar sunulur.

Fikirler değil, duygular yönetilir: “Korku”, “birlik”, “tehdit”, “millî değerler”.

Ve insanlar zamanla düşünmeyi bırakır. Sorgulamayı unuturlar.

Çünkü her şey yavaş yavaş olmuştur.

Tıpkı suyun ısınması gibi.

Eğitimde: Özgür düşünen değil, “doğruyu ezberleyen” bireyler istenir.

Eleştiren değil, sınav kazanan...

Ve çocuk, düşünmeyi değil, uyum sağlamayı öğrenir.

Sosyal medyada: Ne giyeceğimizi, ne düşüneceğimizi, kimi yargılayacağımızı algoritmalar belirler.

Ve biz sanırız ki "ben öyle hissettim."

Hayır. Sana öyle hissettirildi.

Kazandan Zıplamak Mümkün mü?

Mümkündür fakat önce içinde bulunduğumuz suyun farkına varmamız gerek.

Farkındalık, zıplama refleksidir.

Yoksa sıcaklık bir kere sinince kemiklere, o kurbağa hiçbir zaman haşlandığını anlayamaz.