Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde yaşanan yangın felaketinde, 5 orman çalışanı ve 5 AKUT gönüllüsü alevlerin arasında kalarak yaşamını yitirdi.

Yani bu ülkenin “yaşatmak için yaşayanları” öldü.

Bu kadar mı sahipsiziz?

Bu kadar mı alışığız ölümlere?

Ve bu kadar mı vurdumduymazız sorumluluğa?

Bu hep böyle mi olacak?

Ve böyle devam etmemesi için daha kaç cana ihtiyacımız var?

Kaç isim daha suskunluğa karışmalı?

Artık başka bir dil konuşmalı vicdan.

Artık sadece ağlamamalı, haykırmalı.

Artık bu ülkede, “önlem” kelimesi bir temenniden değil, bir gereklilikten doğmalı.

Çünkü bu ölümler sessiz kalınacak ölümler değil.

Çünkü bu yangınlar sadece ormanları değil, bizim insanlığımızı da yakıyor.

Bir yangın daha çıktı.

Bir yangın daha söndü.

Ama içimizde yanan şey hâlâ kor halinde duruyor

İnsan hayatı bu kadar değersiz olmamalı.

Haber cümleleri kuru: "Yangına müdahale ederken yaşamlarını yitirdiler."

Ama gerçekte olan şey, hepimizin ciğerine işleyen bir yanış. Sadece ormanlar değil, vicdanlar da yandı. Sadece ağaçlar değil, umutlar da kül oldu.

canlarımız, bu kadar ucuz olmamalı.

Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, oradaki insanların nasıl öldüğüne bakın.

Yangınlar elbette çıkar, doğanın da insanın da hataları vardır.

Ama bu tür felaketlerin ardından hep aynı sorular soruluyorsa, demek ki cevaplar hiç verilmemiştir.

Yeterli donanım var mıydı? O kahramanlar neyle, hangi imkânla, hangi korumayla gönderildi o alevlerin içine?

Yiten on can. Bir çırpıda söyleniyor ama her biri bir evin direği, bir annenin ciğeri, bir çocuğun kahramanıydı.

Bu kadar basit mi?

Her felakette bir ağıt yakıyoruz ama yasın sesi bu kadar sık duyuluyorsa, bir yerlerde çok şey yanlış gidiyor demektir. Ve biz hâlâ o yanlışları konuşmak yerine sadece sonuçlarla oyalanıyoruz.

Bu böyle devam etmemeli. Bunun böyle devam etmemesi için daha kaç canın daha yanması gerek?