30 Haziran’dan düne ertelenen Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü kurultaylarının iptali talebiyle açılan ‘mutlak butlan’ davasının dördüncü duruşması Ankara’da görüldü. Pazar günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda belki de tarihinde görülmemiş bir kalabalıkla “kayyuma hayır” diyen binlerce CHP’linin sesi düne ulaştı.

*

Son bir yıla damgasını vurmuş siyasi gündemiyle gerçekten ‘değişim’e niyetlenmiş ve yerel seçimlerde birinci parti çıkan ana muhalefet partisi üzerindeki baskı gün geçtikçe artıyor. Başarılarıyla parlayan yerel yöneticilere ve halkın “gönlüne girmeyi başarmış” ön seçimde partisinin Cumhurbaşkanı adayı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra topyekun iktidar tarafından CHP üzerinde bir otorite sağlanmaya çalışıldığını görüyoruz.

Dava dosyalarının çokluğu, tutuklu belediye başkanlarının sayısı, İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması bunu kanıtlar nitelikte!

En önemlisi ise kamuoyunun görüşü; kamuoyu hedefin CHP olduğunda kanıya varmış durumda!

*

Dün çıkan ‘davanın 24 Ekim’e ertelenmesi kararı’ ihtimaller arasında en az beklenen olasılıktı… Çünkü artık CHP de, CHP’liler de en kötü senaryoları okuyor. Partinin kapanması şurada dursun; tam 13 yıl genel başkanlık görevinde bulunmuş Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘mutlak butlan’ kararıyla geri dönmesi en gerici gelişme olarak değerlendiriliyor.

Dün derin bir nefes alındıysa karanlığın içinde bir umut görüldüğünden değil… Açıkçası ben bu durumu bir umut olarak görmüyorum. Siyasi operasyonlar ve davaların tümünün tek bir şahıs aracılığıyla ya da şahıs hedefiyle gerçekleştirildiğini düşünmek iyimserlik olur.

Ne Ekrem İmamoğlu’nu yıllarca içeride tutup Cumhurbaşkanı olmasını engellemek ne Özgür Özel’in toplumsal muhalefeti bir araya getirerek siyasi parti liderliğini güçlendirmesinin önüne geçmek ne de Kemal Kılıçdaroğlu aracılığıyla CHP üzerinden ana muhalefeti dizayn etmek yetmez… Otokrasi kendi şahsı dışında hiçbir şahsı meşru görmez!

İşte bu yüzden “bizim meselemiz değil, CHP’nin iç meselesi” açıklamaları yapılıyor… Yok sayılarak yok edilmeye çalışılıyor. Tüzel kişiliği değil, niteliksizleşmesi için kadroları hedef alınıyor…

Diğer taraftan da perde arkasında pazarlıklar yapıldığı, partili bazı isimlerin ziyaretlerinin satır arası okumaları için çaba harcanıyor. Herkes geleceğin gerçekliğinin peşinde!

*

Hedeflenen gelecekte otokrasi güçlü bir muhalefet ve muhalefet lideri istemiyor. Lider de, aday da kim olursa olsun operasyon süreci ideolojilerin siyasi inşasının ilk söylemlerindeki şekliyle devam edecek.

“İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” övgüsü siyasi operasyonlarda aynadaki karanlık yansıma, “İktidar yerelden başlar” sloganı başarının gölgelenmesi ve sönümlenmesinde tersine döndürülmüş bir yol gösterici haline geldi.

*

Bugünden sonra CHP ‘erteleme’leri bir zafer olarak görmeye başlarsa kaybeder. Sahadan çekilirse kaybeder. Normalleşirse kaybeder. Pazarlık yaparsa kaybeder.

Çünkü baskı kaybedecek biri kalmayacak güne dek lidersiz, adaysız, sıfatsız ve muhalefetsiz bir CHP istiyor!