“Toprağın 7 bin yıllık öyküsü” adı altında, 1938-1939 yılları arasında Batı Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu bölgelerinde yer alan çok sayıda ülkeye gerçekleştirdiği 18 aylık gezi sırasında yaptığı incelemeleri, edindiği bilgileri ve yorumlarını içeren ve 1953 yılında yayınlanmış olan raporunda W.C. Lowdermilk; insanlığın toprakla uyum halinde bir yaşam kurmak için yüzyıllardır süren mücadelesinden bahisle, en adil ilişkinin toprağın sömürülmesinden ziyade korunmasıyla, kaynakların israfıyla deği
Burada kast etiği adil ilişki, bugün bizim “sürdürebilirlik” dediğimiz olgu olmalıdır. İncelemelerini çok daha fazla coğrafyalar için planlamış, ancak 2. Dünya Savaşı nedeniyle gerçekleştirememiş olan Dr. Lowdermilk; Çin’de yaşanan büyük kıtlıktan edindiği tecrübeye ve 2. Dünya savaşında yaşananlara dayanarak, “hiçbir şeyin yiyeceğin yerini tutamayacağını", her şeyden yiyecek maddeleri karşılığında vazgeçilebileceğini ifade etmiştir. Bir milletin en büyük servetlerinden biri “gıda güvencesi ve gıda güvenliğine” sahip olmasıdır. Ülkemiz büyük bir tarımsal üretim potansiyeline sahiptir, ancak bu potansiyeli tam olarak kullanabildiğimizi söylemek iyimserlik olacaktır. Topraklarımızın çok büyük bir kısmı, organik madde yoksunudur.
Bir kısmı erozyonla en verimli kısımlarını kaybetmiş, bir kısmı çoraklaşma hatta çölleşme eğiliminde olan tarım alanlarımız bulunmaktadır. Son yıllarda arka arkaya bölge ve/veya ülke genelinde yaşadığımız kuraklıklar da, topraklarımızın “üretici gücünün” zayıflamasına yol açmaktadır. Özellikle bu güce büyük katkıları olan toprak içi makro ve mikro canlılarının kuraklıklardan, aşırıya kaçan miktarlarda kullanılan kimyasal gübreler ve tarımsal mücadele ilaçlarından ve sulamada kullanılan kirli suların taşıdığı çoğu ölümcül atıklar nedeniyle yaşamlarını kaybetmesi, topraklarımızın doğal üretici gücünün azalmasına ve böylece verimliliğinin dikkate değer bir kısmının, halen olduğu gibi ciddi oranlarda, bir kısmının ise yüksek miktarlarda sentetik (kimyasal) gübrelere bağımlı olmasına etki yapmaktadır. Geçtiğimiz üretim yılında yaşanan kuraklıkların sonucunda, neredeyse kurumuş, hiç nem kalmamış topraklara; kimi yerde alınan çok düşük bir yağıştan sonra, kimi yerde ise tamamen kuru toprağa, 2024/2025 üretim yılının kışlık tahıl ekimleri yapılmıştır.
Birçok alanda, ekim sonrası gelen düşük bir yağışla çimlenmeye başlayan tohumların bir kısmı, nem yetersizliği nedeniyle o durumda kalmış, kök oluşturamamış, sürememiş ve ölmüşlerdir. Çimlenen tohumlardan sürmeye başlayanların bir kısmının sürgünleri ise toprak yüzüne ulaşamayıp sarı kıvrım olmuş, toprak yüzüne ulaşanlar ise çok cılız kalmıştır. Bitkilerin esas kök sisteminin yeterince oluşturulamadığı bir durumda, ekimle birlikte verilen taban gübresinde (eğer verildiyse) bulunan azot, daha sonra gelen yağışlarla (az bir miktar dahi olsa), tümüyle veya büyük ölçüde yıkanıp gitmiştir. Bu aralarda, hava koşullarının büyümeyi teşvik edici derecelerde olması da endişe vericidir. Sürmeye devam eden, ilk yaprağını toprak yüzüne ulaştıran bitkiler aniden soğuk bir kış havasıyla karşılaşırlarsa çok zarar görebilirler. Halen normal çıkış yapmış ve kardeşlenme safhasında olanların kışa ve soğuğa dayanımları (çeşide göre değişir) iyi olacaktır fakat havalar böyle gider ve bu bitkiler büyümeye devam ederek sapa (kamışa) kalkmaya doğru giderse, bunlarda karşılaşacakları soğuklardan önemli derecede etkilenebilirler.
Bitki çıkışlarının geç olduğu yerler sürekli kontrol edilmeli, fare, zabrus, süne zararlarına ve sarıpas salgınına karşı dikkatli olunmalı, ilkbahar gübrelemeleri şimdiden planlanmalı ve en az iki dönemde verilecek şekilde hazırlık yapılmalıdır. İklim değişikliği (artık kriz denmektedir) nedeniyle her yıl bazı farklı durumlarla karşılaşma olasılığımız fazlalaşmıştır. Ürünleri ve bunların çeşitlerini, bunlara verilecek gübreleri, doğru seçmek, iklimin getireceği farklı koşullara hazırlıklı olabilmek için önemlidir, ancak birinci öncelik; toprağı en doğru şekilde hazırlamak, yağacak her damlayı toprağın içine alıp, onu orada bitkilerin ve bitkiler için çalışan canlıların kullanabilmesi için muhafaza etmek olmalıdır.