Son birkaç yıldır ilimiz tarım ürünleri ekilişlerinde görülen dikkat çekici değişmelerin başında buğdayın alan kaybı gelmektedir. Halkımızın çok büyük kısmının temel gıdası, ekmek ve buğday unundan yapılan diğer mamullerdir.
Yaşadığımız ilde de, içinde yer aldığımız Orta Anadolu Bölgesinde de yarı-kurak iklim koşullarının getirdiği sınırlar nedeniyle, yağışa bağlı üretim yapılan yerlerde en geniş ekim alanlarını buğday başta olmak üzere kışlık tahıllar kaplamaktadır. Sulama imkanına sahip alanlarda geçmişte buğday ekilişleri oldukça geniş bir yeri kaplarken, yıllar içinde sulanır alanların genişlemesi, sulama yöntem ve teknolojilerinin gelişmesi ve üreticilerin olanaklarının da artmasına bağlı olarak başta çapa bitkileri olmak üzere daha fazla gelir sağlayan ürünler, bir kısmı da buğday aleyhinde olarak, hızla alan kazanmışlardır. Örneğin ilimiz genelinde, 2013 yılına göre 2018 de buğday ekim alanları 40724 dekar azalmış görünmektedir.
Üretim tekniklerindeki gelişmeler ve verimli çeşitlerin yaygınlaşması nedeniyle buğday üretim miktarındaki azalma ise 17707 ton olmuştur, ancak ilimizde özellikle mısır üretimde teknik olarak önerilen ya da teşvik kapsamında belirtilen süreleri hiç dikkate almadan arka arkaya yani hiç ekim nöbeti yapmadan, birkaç yılı bulan hatta geçen mısır ekimi yapılmaya başlanması hatta bu uygulamanın yaygınlaşma eğilimi göstermesi ve daha da ötesi, mısır ekim alanı artışının oldukça hızlı devam etmesi, ilimiz buğday üretimi için endişeye neden olmaktadır. Sulu alanlarda ekim nöbetinde yer alan, kuru tarım alanlarının da en vazgeçilemez bir temel ürünü olan buğday üretimi ve ticaretinde Eskişehir ülke çapında önem kazanmış, önde gelen bir yere sahiptir.
Mayıs 2020'deki bir yazımda; 'Bir anda kendini bir Pandemi içinde bulan halkımızın bu sıkıntılı günlerinde ihtiyaç duyulan bütün gıda maddelerini yeterince bulabilmesi, herkese en fazla moral veren unsurlardan biriydi. Geçen bu kısa sürede yaşadıklarımız, her alanda, her sektörde olduğu gibi, tarım alanında da bir çok bakımdan değerlendirmeler yapmanın mutlak gerekli olduğunu göstermiştir. Öncelikle dikkate alınacak konu, başta halkımızın temel gıda maddesi buğday olmak üzere yoğun tüketilen, muhafazası nisbeten kolay ve besleyici gıda maddelerini kendi olanaklarımızla, kendimize yetecek miktarlarda üretebilmek ve elde edilen ürünlerin yüksek nitelikte olmasını sağlamak olmalıdır. Bitkisel protein ve çeşitli minerallerin zengin kaynaklarından olan yemeklik baklagillere de özel önem verilmesi çok faydalı olacaktır. Öncelikli olan ürünler için verilecek fiyatların tatminkar olmasına dikkat edilmeli, son yıllarda görüldüğü gibi, üreticinin (ekim nöbeti dışında) başka ürünlere yönelmesinin ya da üretimden çekilmesinin önüne geçilmelidir' demiştim, aynı görüşü bir daha tekrarlıyorum.
Pandeminin başlangıcında, normalde tarım ürünlerinde büyük üretici ve ihracatçı olan ülkeler bir süre de olsa ihricatlarını durdurmuşlardı. Duyumlar, bu yılda da birçok ülkenin kendi halkı için önemli olan gıda ürünlerinde stoklar yapmaya başladıklarını, ihracatçı bazı ülkelerin ihracat vergileri koyarak dış satımlarını sınırlamaya gittiklerini göstermektedir. Bu ürünler ağırlıklı olarak bizim de ihtiyaç duyduğumuz ve bazı yıllar bir kısmını ithal ettiğimiz ürünlerdir. Halkımızın beslenmede ağırlıklı olarak kullandığı ürünlerin çoğunu ihtiyacımıza yetecek, hatta artacak miktarlarda üretme potansiyelimiz bulunmaktadır fakat bunu kullanabilmek için hep birlikte önyargısız, ortak bir görüş ve doğru bir planlama ile hareket etmeliyiz ve bunu hızla ipin ucu kaçmadan yapmalıyız.
Topraklarımız güç kaybına uğruyor, aşırı kullanım sonucu sularımız azalıyor hatta topraklarımızda çoraklaşma başlıyor, alamayan az ama alan çok kimyasal gübre kullanıyor hatta bir kısmı yanlış kullanıyor. Kurak bir sonbahar yaşadık, kışın yarısını yetersiz bir yağışla, kısa bir süresi hariç kar örtüsüz geçirdik, birçok buğday tarlasında ya sarı kıvrım olmuş kalmış, ya alatav olmuş kurumuş sürgünler, kiminde toprak yüzüne çıkmış soğuk yemiş bükülmüş tek bir yaprak, kimi böcek zararı görmüş, kiminde kurak bölge adi kök, dip, köktacı çürüklüğüne uğramış fidecikler görülmektedir. Bu gibi tarlaları olanların bir kısmı hemen ve hiç sürüm yapmadan arpa ekimi yapıp yapamayacaklarını soruyor, cevabım evet, bir diğer ürün olarak sulama yapılabilecek yerlere yulaf, zamanı gelince yağlık ayçiçeği, kıraç yerlerde iyi taban tarlalara ayçiçeği, diğer yerlere mercimek, aspir ekilebilir.
Sulama imkanı olanlar bozacakları tarlaların bir kısmına adi fiğ ekimini de dikkate almalıdır. Otu veya tanesinin kıymeti yanında, anızı da tarlaların güç kazanmasına çok katkı yapması bakımından kıymetlidir. Bu yıl suyu fazla isteyen ürünleri azaltıp, daha az isteyenlere ağırlık verilmesi ve bunun bir ekim nöbeti sistemine uygun şekilde yapılması birçok bakımdan fayda sağlayacaktır.