Türkiye'nin dört bir yanından günlerdir yangın haberleri geliyor. Yangınlar daha söndürülememişken, doğayla birlikte yüreğimiz yanarken Antalya'dan bir kötü haber daha geldi. 29 Temmuz'dan bu yana kayıp olan Akdeniz Üniversitesi gazetecilik bölümü öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu'nun cansız bedenine ulaşıldı.

Azra'yı katleden erkeğin ismini kodlamayı düşünmüyorum. Katilin ismi Mustafa Murat Ayhan. Ama kodlamamız gereken başka şeyler var. O da Azra'nın öldürülme şekline dair detaylar. Yazılan haberlerde, sosyal medyada öyle ifadeler kullanılıyor ki, okurken zorlanıyorum. Yıllardır kadın hakları savunucuları özellikle kadına yönelik şiddet haberlerinin yazımına ilişkin bilgilendirici açıklamalar yapıyor. Fakat Türkiye'de hala bu açıklamalar çok ciddiye alınmıyor.
Kadına yönelik şiddet haberlerini yazarken, öyle detaylar veriliyor ki sanki bir sonraki cinayete rehber olsun isteniyor. 21 Temmuz 2020'de Muğla'da üniversite öğrencisi olan Pınar Gültekin, Cemal Metin Avcı isimli bir erkek tarafından katledilmişti. Pınar'ın cinayetine ilişkin detaylar da çok açık bir şekilde yazıldı, çizildi. Bugün Azra'nın katledilme şekline baktığımızda o kadar çok benzer noktalar var ki… Birçok insan tepkisini dile getirmek için belki de bu detayları yazıyor ya da yazdığını zannediyor ama yanılıyor. Bu detayların verilmesi çok tehlikeli ve yanlış.

Bu detaylarla ilgili size 7 Aralık 2010'da eski eşi İstikbal Yetkin tarafından öldürülen Ayşe Paşalı cinayetini örnek vereceğim. Katil Yetkin'in cinayeti işlemeden önce dizüstü bilgisayarındaki arama geçmişinde, Google'dan 'TCK adam öldürme', 'can alıcı noktalar', 'nereye vurursam ölür' gibi başlıklar aradığı ortaya çıkmıştı. Ayşe Paşalı cinayetindeki bu ayrıntı herkes için ders niteliğinde olmalı. Olası katiller, internete girdiklerinde onların önüne yol ve yöntemler değil, onları ürkütecek, korkutacak, vazgeçirecek ifadeler çıkmalı. Bunda da başta biz kadınlar olmak üzere herkese önemli görevler düşüyor.

Neler mi yapmalıyız? Öncelikle asla kadın mücadelesinden vazgeçmemeliyiz. İş yerinde, sokakta, evde, kamusal alanda kısaca her yerde var olduğumuzu, güçlü olduğumuzu göstermeliyiz. Cinayetlerin detaylarından önce bu cinayetlerin önüne geçebilmek için neler yapılmalı, nasıl bir mücadele verilmeli bunu tartışmalıyız. İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesi ve uygulanması için sesimizi yükseltmeliyiz. Tek bir kadının dahi öldürülmemesi için kadın dayanışmasını büyütmeliyiz.