“Partimizin uygulayacağı ekonomik program ve politikalarda, “sosyal adalet” gözetilecek ve “insan”ı merkeze koyan yeni bir kalkınma yaklaşımı benimsenecektir.

Uygulanacak ekonomik program, sosyal politikalarla uyumlu, sosyal bütünleşmeyi ve dayanışmayı sağlayıcı, işsizliği azaltıcı ve yoksulluğu ortadan kaldırıcı nitelikte olacak; ekonomik büyümeden elde edilecek nimetlerin adaletli bölüşümünü sağlayacak daha insani bir yapı taşıyacaktır”

Yukarıdaki cümleler Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 seçim beyannamesinden.

Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 seçimlerine giderken yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar, demokratikleşme vaatleri ile propaganda yapmış ve iktidara gelmişti.

Tabi vaat etmek başka, gerçekleştirmek başka; vaat ettiklerinin birçoğu gerçekleşmedi veya gerçekleştiremedi. Bu vaatleri sırasıyla ele alarak incelersek, hem hafızamızı tazelemiş, hem de doğruyu bulmuş olacağız.

Önce yoksulluk meselesinden başlayalım ve yoksulluğun tarifini yapalım.

Yoksulluk; “yiyecek, içecek, barınma, giyim-kuşam gibi temel ihtiyaçlara, yeterli gelire sahip olmama nedeniyle ulaşamamak yani fakirlik, yokluk, yoksunluk” demektir.

Tarif her şeyi iki satırda açıklıyor.

Yoksulluğun en önemli nedeni ne, “yeterli gelire sahip olamama”

Gelirlerimize bakalım,

Asgari ücret 11.402 lira, en düşük emekli maaşı 7.500 lira, en düşük memur maaşı 22.000 lira.

Bu farklı gelirlere rağmen, herkes aynı fiyatlardan gıda ve diğer temel ihtiyaçlara ulaşıyor, az ulaşıyor veya ulaşamıyor.

Türk-İş'in Ekim 2023 araştırmasına göre, 4 kişilik ailenin gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırı" 13 bin 648 lira oldu. "Yoksulluk sınırı" ise 44 bin 573 lira olarak hesaplandı.

Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi(BESAR) Eylül 2023 verilerine göre ise, “açlık sınırı” 16 bin 338, “yoksulluk sınırı” ise 49 bin 215 lira.

Peki, bu rakamlar her gün sürekli artarak değişiyor mu?

Değişiyor, neden değişiyor, enflasyon nedeniyle değişiyor, diyorlar.

Enflasyon ne demek;

Mal ve hizmet fiyatlarının artması, paranın değerinin düşmesi diye tarif ediliyor.

Peki, gelirler de aynı oranda artıyor mu?

Artmıyor, çünkü (acı gerçek) emeği ile çalışanların, emeklilerin ücretleri genel olarak yılda iki kez sözde enflasyona göre düzenleniyor.

Enflasyonu belirleyen TUİK rakamları inandırıcı mı?

Hadi inandık,

Enflasyona göre düzenlenen bu ücretlerle gıda ve temel ihtiyaçlar karşılanabiliyor mu?

Karşılanmıyor, çünkü her gün artan gıda ve temel ihtiyaç fiyatlarına 6 ayda bir yapılan gelir artışına yetişmek mümkün mü?

Mümkün değil,

O zaman bir yerde bir yanlışlık var.

Yoksulluğu bitireceğim diye vaat edip iktidar oluyorsun.

Aradan 21 yıl geçiyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi olarak kesintisiz tek başına iktidardasın, yoksulluk katlanarak devam ediyor.

En basit bir kıyaslama yaparsak, 2000’li yıllar mumla aranıyor mu?

Aranıyor.

Yoksulluk, yoksuzluk hat safhada ve daha perişan haldeyiz, toplumun büyük bir kesimi yoksullaştı, zaten yoksulluk çekenler ve özellikle emekliler yeterli gıdaya ulaşamadığı için sefalet içinde yaşıyor.

Ekonomi uzmanları ise, esas tufan, “yoksulluk, yoksunluk ve açlık” yerel seçimlerden sonra gelecek diye uyarıyorlar.

“Ben ekonomistim”, “Türkiye’nin ekonomisinin sorumlusu benim” diyen Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına vardı mı?

Vardı ki, ekonominin başına, gözleri ışıldayanı gönderip Mehmet Şimşek’i getirdi. Şimşek işin içinden çıkamayıp, önce emekliyi çarptı sonra emekçiyi ve herkesi.

Yanlışlık halen devam ediyor mu?

Ediyor,

Yine başka bir acı gerçek ise, yoksulluğu en ağır şekilde çocuklar yaşıyor. Açlığın yanı sıra,  Ağustos 2023 itibarıyla 1 milyon 858 bin 482 çocuğun, Anayasal hakkı olan eğitime, ne yazık ki ancak sosyal yardım ile ulaşabildiği raporla tespit ediliyor.

Başka tespitlerde var,

Yine çok inandırıcı olan TUİK rakamlarına göre, Türkiye’de halkın yüzde 40’ı gelirin sadece yüzde 16,5’ini alıyor. En zengin yüzde 20’lik grup ise gelirin yüzde 47,5’ini alıyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim ise gelirin sadece yüzde 5,9’unu alabiliyor.

 

Aile Bakanlığı’nın verilerine göre, 3,7 milyon hane aşırı yoksul, 3,4 milyon kişi gıda yardımı, 4,1 milyon kişi elektrik tüketim desteği alıyor.

Çalışma bakanı ne diyordu; ülkemizde aşırı yoksulluk ve açlık sınırı içinde yaşayan kişi bulunmamaktadır”

 

Kime inanacağız, Aile Bakanlığı’na mı? Çalışma Bakanı’na mı?

Yoksulluğumuza, yoksunluğumuza bir de yurt dışından bakalım.

Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 37 üyesi arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu, 1.ülke Kosta Rika, 2.ülke Şili, 3.ülke Meksika ve 4.ülke Türkiye.

Gelir adaletsizliğinin en az olduğu ülkeler ise, Slovakya, Slovenya, İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Almanya ve Çekya.

AB üyeleri içinde, gelir adaletsizliğinde ise 1.sırada Bulgaristan, 2.sırada Türkiye var.

Bulgaristan bizi kesin kıskanıyordur!

2022 verilerine göre 157 ülke için Türkiye, en fazla sefalet çeken 10.cu ülkedir, yani sefalette tam 10 numarayız!

2022 yılında dünyada sefaletin en yüksek olduğu 15 ülke Zimbabve, Venezuela, Suriye, Lübnan, Sudan, Arjantin, Yemen, Ukrayna, Küba, Türkiye, Sri Lanka, Haiti, Angola, Tonga ve Gana olurken,

Sefaletin en düşük olduğu 15 ülke İsviçre, Kuveyt, İrlanda, Japonya, Malezya, Tayvan, Nijer, Tayland, Togo, Malta, Umman, Fildişi Sahilleri, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olarak sıralandı.

Avrupa ülkeleri arasında ise sefalet çeken ülkeler arasında Türkiye 1.sıradadır.

Avrupa bizi kıskanıyor mudur?

Kesin kıskanıyordur!

Son olarak yine Türkiye’ye dönerek, ücretlerin belirleyicisi olan enflasyona bir bakalım.

Ekim ayı verilerinde; enflasyon, TUİK‘e göre %61,36, İstanbul Ticaret Odasına(İTO) göre  %72,73, bağımsız Enflasyon Araştırma Grubuna(ENAG) göre %126,18 olarak gerçekleşmiş.

TUİK verilerine göre Aralık ayında belirlenecek ücretler;  ortada diğer enflasyon rakamları ve yaşam koşullarının gerçeği varken göz göre göre adaletsizlik ve büyük bir haksızlık yaratmayacak mı? Hani nerede adalet?

Hangi rakam doğru, kime inanıp kime güveneceğiz? Çözüm ne?

Çözüm;

2002’de yoksulluğu bitireceğim diyerek iktidara gelen ve verdiği sözü 21 yıldır gerçekleştiremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin karşısına, toplum; laik, demokratik, güçlendirilmiş meclis, kamucu, eşitlikçi, kardeşlik ve özgürlük temelinde,  inandırıcı, güvenilir bir muhalefet bloğu çıkararak,  seçimleri kazanmaktan başka çare kalmadığını bilmelidir.