Bir trafik kazasında sol kolunu kaybetmiş olmasına rağmen 10 yaşındaki bir çocuk judo eğitimi almaya karar verir ve yaşlı bir Japon judo ustasından ders almaya başlar. Çocuk aldığı eğitime bağlı olarak önemli bir gelişim gösterir ancak o güne kadar süren üç aylık eğitim sonucunda sadece bir hareket öğrenmiştir. Ustanın ona neden sadece bir hareket öğrettiğini anlayamadığı için dayanamayıp sorar:
'Usta, daha fazla hareket öğrenmem gerekmiyor mu?'
'Bildiğin tek hareket bu, ama bilmen gereken tek hareket de bu' diye yanıtlarusta.
Tam olarak anlayamasa da ustasına inanan çocuk çalışmaya devam eder.Birkaç ay sonra, usta çocuğu ilk turnuvasına götürdü. Turnuvada çocuk ilk iki maçını kolayca kazanır. Üçüncü maç daha zor olur, ancak bir süre sonra rakibi sabırsızlanıp ve saldırır; çocuk maçı kazanmak için tek hamlesini ustalıkla kullanır ve bu maçı da kazanır. Başarısı karşısında şaşkın olan çocuk artık finale çıkar.Bu kez rakibi daha büyük, daha güçlü ve daha deneyimlidir. Bir süre için, çocuk yenilmiş gibi görünür. Çocuğun yaralanabileceğinden endişe eden hakem maçı durdurup sonlandırmak ister. Usta araya girer ve 'Hayır,' diye ısrar ederek, 'Bırakın devam etsin.'der.Maç yeniden başladıktan kısa bir süre sonra rakibi kritik bir hata yapar: gardını düşürür. Çocuk anında hamlesini kullanarak onu tuş eder. Böylece çocuk maçı ve turnuvayı kazanır ve şampiyon olur.Eve dönerken, çocuk ve usta her maçtaki her hareketi gözden geçirdiler. Sonra çocuk cesaretini toplayıp, ustanın sol kolu olmamasına rağmen ona güvenip böyle bir turnuvaya sokarken gerçekten aklında ne olduğunu sorar.
'Usta, bana öğrettiğin tek bir hamleyle ve tek kolumla bu turnuvayı nasıl kazandım?'
'İki nedenden dolayı kazandın,' diye cevaplar usta. 'Birincisi, judodaki en zor atışlardan birinde neredeyse ustalaştın. İkincisi, bu hareket için bilinen tek savunma rakibinin sol kolunu tutmasıdır.'
Çocuğun en büyük zayıflığı onun en büyük gücü haline gelmiştir.
………………………………………
Winston Churchill, 1874-1965 yılları arasında yaşamış ve dünya tarihinde önemli bir iz bırakan İngiliz devlet adamıdır. İki dönem boyunca, 1940-1945 ve 1951-1955 yılları arasında Birleşik Krallık'ın başbakanlığını üstlenmiştir.Churchill, 2. Dünya Savaşı sırasında ülkesini yenilginin eşiğinden döndürmeyi başaran bir lider olarak tarihe geçmiştir. Yaşamı boyunca bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleler, kriz yönetimi ve savaşlarla dolu olan Churchill, bu süreçlerde büyük bir liderlik sergilemiştir. 2. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında (1940) söylediği 'Hiçbir krizin ziyan olmasına asla izin verme' sözü, hala belleklerde yer etmektedir.Gerçekten de bir kriz, bizi gerçeklerle yüzleşmeye ve zihnimizidüşünmeye zorlar.Kriz, neyin önemli olduğunu anlamak için bir fırsattır.Krizi fırsata çevirmek için önemli olan,yaygın olan yaklaşımın aksine subjektif ve bireysel bir öncelikler ölçeğiyle değil akılcı, objektif ve toplumsal öncelikler doğrultusunda kararlar üretmektir.
Yaşadığımız büyük 6 Şubat depremlerine bağlı kriz, neden bu kadar özelsorusunu sorduğumuzda, krizin toplumumuzu bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş birlik, dayanışma hareketine taşıdığını ve'kaybedene kadar neye sahip olduğunu bilemezsin' klişesini en uç noktaya getirdiğini görmemiz mümkün.Bu depremlere bağlı pek çoğumuz birçok alışkanlığını değiştirmek zorunda kaldık, pek çoğumuz açısından kamusal, toplumsal, bireysel, sosyal, ekonomik anlamdapek çok şey değişti. Bu değişiklikler, bizi birçok düzeyde etkileyen yeni durumları ortaya çıkardı. Öngörülemeyen durumlarla karşı karşıya kaldık. Geride sadece yitirdiğimiz canlar ve yıkılan kentler kalmadı; parçalanmış acılı aileler, dağılmış işler, yok olmuş hayatlar,başlangıçta tahmin ettiklerinden çok daha kötü bir senaryoda şimdikendilerini tamamen tükenmiş bulanlar da kaldı. Pek çoğumuz son aylarda yaşadığımıza benzer bir durum yaşamayı hayal bile edemezdik.Bu krize bağlı bir kaos yaşamamak ve bu krizi yaşamamıza neden olan yanlışlarımızı tekrarlamamak içinbakış açılarımızı ve alışkanlıklarımızı yeniden yapılandırmamız gerekmekte.Aynı zamanda bunları neden yaşadığımızı ve bunların yaşamamıza neden olan yanlışları anlamaya çalışmalı, kendimizi geliştirmeli vezamanı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Depremin ve sonuçlarının bizi nasıl ve ne kadar etkilediğinin daha fazla farkında olmalıyız, asla teslimiyetçi davranmamalıyız.Bu yolla depremin sonuçlarından ders çıkararakve bizim için gerçekten nelerin öncelikli ve önemli olduğunu değerlendirerek,neler olup bittiğine dair daha fazla farkındalıkla, krizi büyük bir değişime dönüştürebiliriz. Bu değişim, hayatın, bakış açılarımızın, anlayışımızınve yerleşimlerimizin evrimini ve gelişimi sağlayabilir.
Bu evrimle, yaşamlarımızı şekillendiren ve kaderimiz olan kentlerde gereksiz şeylerin sıklıkla içeri sızdığı yerleşimlerdenen önemli değerleri rafine etmekmümkün olabilir. İşte rafine etmemiz gereken en önemli değer, yeniden yapılandıracağımız yerleşimlerimizde çevremizin özelliklerini ve onu oluşturan sistemleri iyi anlamak ve onunla uyumlu kentler inşa etmek olabilir. Yerleşimlerimizin çevreyi tahrip etmediği ve ona tehdit olmadığı, çevrenin ve çevreyi oluşturan sistemlerinde yerleşimlerimize tehdit olmadığı bir yol bulmamız mümkün olabilir.Bu yolu bulabilirsek, yeniden yapılandıracağımız yerleşimlerimiz ve afetlere karşı dirençli hale getirmek zorunda olduğumuz mevcut yerleşimlerimiz için daha akılcı, objektif ve toplumsal öncelikler doğrultusunda kararlar üretebiliriz. Özetlebu krizden çıkmak için aklımızı kullanırsak, en büyük zayıflığımız en büyük gücümüz haline gelebilirve yerleşimlerimiz ve toplumumuz çok daha dirençli ve sürdürülebilir olabilir.
………………………………….
Geçtiğimiz Cumartesi Günü Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günüydü. Bugün, iklim değişikliğinin etkileriyle karşı karşıya kalan milyonlarca insanın yaşadığı zorluklara dikkat çekmek için önemli bir fırsat. Çölleşme ve kuraklık, toprak verimliliğini azaltır, biyolojik çeşitliliği tehdit eder, gıda güvenliğini tehlikeye atar ve insan sağlığını olumsuz etkiler. Bu sorunlarla mücadele etmek için hepimizin sorumluluk alması ve sürdürülebilir bir gelecek için adım atması gerekiyor. Unutmayın, çölleşme ve kuraklıkla mücadele hepimizin ortak davasıdır.
Dirençli ve sürdürülebilir olma hayaliyle herkese iyi haftalar dilerim.