Kapitalizm, başta futbol olmak üzere sportif etkinliklere kendi çıkarları doğrultusunda oluşturduğu sömürü düzeni açısından uzun süre sıcak bakmadı.
Çünkü, kesintisiz mutlak çalışmayı pazarlayanlar için serbest zaman gibi oluşumlar hep zaman kaybı olarak düşünülüyordu. Ancak Kapitalizm, yaygınlaşma ve gelişim sürecinde, çıkarlarına yönelik ve kendi kontrollerinde olmak koşulu ile futbolun kitleleri yönlendirme ve “deşarj (!)” gücünü çabuk belirledi.
Bu saptama ile birlikte futbol siyasi iktidarların, siyasetçilerin ilgi alanına girdi. Böylece, kısa sürede, sermaye ve servet aktarımı için önemli bir araç olarak bakılan futbol, aynı zamanda siyasi iktidarların hegemonyalarını pekiştirmeye, siyasetçilerin kendi propagandalarını yapmalarına olanak sağlayan “yarısı karanlık, yarısı aydınlık” bir oyun alanı haline dönüştü.
Ülkemizde de kolayca kurgulanan futbol oyunu zamanla kişilerin siyaset hatta ticaret alanındaki konumlarının belirlenmesinde önemli bir etken haline geldi.
(Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı konuşulan Milletvekili Nebi Hatipoğlu bu durumun son örneğidir…)
Hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik, adaletsiz gelir dağılımı gibi nice sorunların çözümünde yetersiz kalan tüm siyasi iktidarların yaptığı gibi RTE/AKP/MHP iktidarı da futbolu araç haline getirerek, belli takımlar üzerinden ulusal ve uluslararası alanda kendi propagandasını yapmayı, diplomatik ve ekonomik ilişkilerini geliştirmek için kullanmayı sürdürdü.
Ama bu sefer hesaplar tutmadı, “Yanlış hesap Riyad’dan geri döndü…”
NEDEN ARABİSTAN?..
Fenerbahçe ve Galatasaray, Kurtuluş Savaşı’nda bizzat görev alan kişileri içinde barındırmış ve işgal kuvvetlerine karşı sportif mücadelenin yanında, örgütlü mücadelenin de içinde bulunmuş tarihsel derinliğe sahip çok değerli iki kulübümüzdür.
Türkiye’nin en büyük iki spor kulübü arasında oynanacak Süper Kupa maçını, ülkemizde onlarca uluslararası standartlarda stadyum varken, Suudi Arabistan’da oynatma kararı tam bir aymazlıktır.
Suudi yetkililer, Süper Kupa maçı öncesi Atatürk posterine, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” pankartına ve Atatürk tişörtlerine izin vermeme cüretini göstermiş, tarihimize ve ulusal gururumuza bu yolla saldırmaya çalışmışlardır.
100. yılını onurla kutladığımız Cumhuriyetimizin temelinde kişilerin kulluktan çıkarak özgür yurttaşlar olması ile toplumun çağdaş, laik ve demokratik nitelikleri sayesinde ulus bilincine erişmesi kültürü yatar.
Bu densiz hareketleri yapanların ve destekleyicilerinin asıl amacı, Cumhuriyetimizin 100 yıllık çağdaş kültürünü zayıflatarak, kendi kafalarındaki toplum kültürünü oluşturacak ortamlara olanak yaratmaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi hatırası üzerinden yaşananlar ulusumuzu derinden üzmüştür. Ancak iki kulübümüzde Atatürk’e, ulusumuz adına sahip çıkarak gereğini yapmıştır.
FİNALİN İKİ KAZANANI…
1958 yılında berabere biten Başvekil kupası ikiye bölünmüştü. Fenerbahçe ve Galatasaray finalde 1-1 berabere kalmıştı. O gün takımların isteğiyle ikiye bölünen kupanın bir yarısı FB, diğer yarısı da GS’nin müzesinde duruyor.
Süper Kupa finali ezeli rekabeti değil ulusal birliğimizin yeniden anımsanmasını sağlamıştır. Bu nedenle 2023 yılı Süper Kupası da, ikiye bölünerek ulusal birliğimizin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sonsuz bağlılığımızın simgesi olarak iki kulübün müzesinde yer almalıdır.
Böylece ulusumuzun gönlünde uzun yıllar saygıyla anımsanmaya devam edecektir. Ancak, o gece Riyad’da, kulüplerimizin onurlu direnişine karşın, Atatürk posterlerinin, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” pankartının ve Atatürk tişörtlerinin yasaklanmasına karşı koyamayanlar ise utançlarından kafalarını yukarı kaldıramayacaktır…