Geçtiğimiz hafta Türkiye yargı tarihinde bir ilk yaşandı.

Yargıtay, Milletvekili Can Atalay'ın tahliye edilmesi gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi'nin kararını kabul etmedi ve 'hak ihlali' yönünde oy kullanan üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Bu karar sadece muhalefet partileri ile iktidar arasında değil AKP ve MHP içinde de görüş ayrılıklarını ortaya çıkardı.
AYM'Yİ NEDEN SEVMİYORLAR?
En yüksek yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesi (AYM) 1961 Anayasası hükümlerince 1962 yılında kuruldu.
Türkiye, AYM'yi 2. Dünya Savaşı sonrası, Avrupa ülkelerinin demokratik rejimlerini korumak için uygulamaya soktukları Anayasa Mahkemelerini örnek alarak oluşturdu. AYM'nin görev ve sorumluluğu 153. Maddede 'Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.'olarak belirlendi.
Anayasa Mahkemesi bugün 61 yaşında.
Bu süreçte pek çok karara imza attı. 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren 'bireysel başvuruları' da kabul etmeye başladı...
Aslında kuruluşundan itibaren AYM ile Yargıtay arasındaki çekişme hiç eksik olmadı.
Geçmişte de aldığı bazı kararları, bazı kesimlerce tartışmaya açılan Anayasa Mahkemesi, bu iktidar tarafından bir türlü sevilemedi.
Özellikle, AK Parti'nin ilk yıllarında Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde Anayasa'nın 90.maddesine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının,
'ulusal mahkeme kararlarıyla çeliştiği durumlardaki üstünlüğünün' yazılmasıyla başlayan çelişkiler ve çekişmeler giderek arttı.
'YARGI DARBESİ Mİ?..'
AYM'nin yapısının değiştirilmesi üzerine düşünceler, beğenilmeyen kararlarının ağır dille eleştirilmesi, hatta kapatılması gerekliliği yönünde açıklamalar, Yargıtay ve AYM'nin birbirlerinin rakibiymiş gibi estirilen hava ile başlatılan tartışmalar neredeyse Yargıtay'ın milli, Anayasa Mahkemesi'nin gayri milli olduğuna kadar uzadı.
Muhalefet partilerinin, bazı hukukçuların, Yargıtay'ın açıklamasını 'Yargı Darbesi' olarak nitelemesi ile olay giderek yükselen siyasi bir soruna dönüştü.
VE ÖZGÜR ÖZEL
Genel Başkanlık görevini daha bir saat kadar önce Kemal Kılıçdaroğlu'ndan devralan CHP'nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel'in ilk icraatı, 'Anayasa'ya darbe' olarak nitelediği 'yargı krizi' üzerine partisinin TBMM grubunu olağanüstü ve kapalı toplantıya çağırmak oldu.
Yargıtay'ın, AYM'ye gösterdiği tepki nasıl beklenenden sert geldiyse, CHP'nin tepkisi de beklenenden sert geldi.
Özgür Özel, gece yarısına doğru TBMM'yi, sivil toplum kuruluşlarını ve halkı 'hukuksuzluğa karşı direnişe' çağırdı. CHP'liler ilk olarak sorunun Meclis'te çözülmesini talep edecek. Eğer çözüm sağlanmazsa, bir eylem planı oluşturulacak.
Görünürde Yargıtay ile AYM arasındaki kavga olarak izlenen kriz, Devlet Bahçeli'nin yükseltmesi, R.T.Erdoğan'ın destek vermesi ile çok farklı noktalara ulaşabilir. Olayın hem hukuk mücadelesi hem siyasi mücadele boyutu giderek genişleyecek gibi görünüyor.
Her iki mücadele ortamında alınacak sonuçlar ve gösterilecek tavırlar ya da eylemler hem Türkiye'nin demokrasi geleceği hem de yerel seçim yolunda CHP'nin ulaşacağı nokta üzerinde etkili olacaktır.
CHP'nin gösterdiği ilk tepki ve eylem biçimine bakarak, şimdilik ilk düğmeyi doğru iliklediği düşünülüyor. Diğer düğmelerin doğru iliklenebilmesi için ise yalnız CHP'ye değil herkese görev düşüyor.
ADALET TERAZİSİ…
Adalet heykelindeki, 'kılıç' adaletin verdiği cezaların caydırıcılığını ve gücünü, 'terazi' adaleti ve bunun dengeli bir şekilde dağıtılmasını simgelemektedir.
Gözü bağlı olan Themis heykeli ise adaletin ve hukukun tarafsızlığını simgelemektedir.
Bu simgelerin anlamını ve önemini belirtirken aşağıdaki özlü sözü de herkese bir kez daha anımsatmak umarım yararlı olur;
'Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar...'