Cumhuriyet Halk Partisi 9 Eylül 2025 günü 102. kuruluş yıl dönümünü kutladı.
CHP’nin (Halk Fırkası) tüzüğü, 9 Eylül 1923 tarihinde Meclis Grubu tarafından oybirliği ile kabul edildi ve İçişleri Bakanlığı’na sunuldu.
Bu tarih dikkate alınarak yapılan kutlamalar doğrudur. Ancak, bir başka tarihsel yaklaşım daha vardır.
Mustafa Kemal Atatürk,15 Ekim 1927 yılındaki İkinci Büyük Kurultay’ın ve 10 Mayıs 1931 yılındaki Üçüncü Büyük Kurultay’ın açılış konuşmalarında CHP’nin fiilen kuruluşunun 4 Eylül 1919 tarihinde toplanan Sivas Kongresi’nde gerçekleştirildiğini ısrarla vurgular.
“ 9 EYLÜL SİMGE BİR GÜNDÜR ”
CHP’nin resmi kuruluş dilekçesinin 9 Eylül 1923’te verilmesinin elbette çok değerli bir anlamı vardır. 9 Eylül 1922 tarihi, Türkiye’yi işgale kalkışan emperyalistler ile işbirlikçi kuklalarının kesin yenilgilerinin belirlendiği simge bir gündür. Mustafa Kemal Atatürk’ün, katıldığı kurultaylarda CHP’nin fiilen kuruluşunu Sivas Kongresi’nin yapıldığı 1919’a taşıması ise bilinçli bir seçimdir.
Gazi’nin bu açıklamaları yaparken ;
“CHP ile Ulusal Kurtuluş Mücadelesi arasındaki bağın kurulmasını ve bu bağın sürekliliğinin sağlanmasını istediği, CHP’nin doğuş noktasının, ilk kez Sivas Kongresi’nde örgütlenen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği olduğunun bilinmesini amaçladığı” çok açıktır.
NEDEN KORKUYORLAR ?
Yerel seçimlerden birinci çıkan CHP’nin yıllar sonra seçmen desteğini kazandığı il ve ilçelerde, sandık dışı farklı yollarla yıpratılmaya çalışılması, demokratik ilkeler ve toplumsal vicdan açısından giderek artan bir sıkıntı yaratıyor.
4 Eylül 1919’dan beri bu ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak için uğraş veren CHP bu badirelere alışkın bir partidir.
Ancak, anlaşılan demokrasi mücadelesi verilen bu süreç “CHP içindeki bazı kayyum meraklısı İrlandalılar(!) sayesinde ” daha da sertleşeceği bir ortama doğru ilerliyor.
İktidar sahiplerinin “sokakların karışmasına asla izin vermeyeceğiz !..” açıklamaları ise iktidarın en büyük korkusunun ne olduğunu gösteriyor.
Bu nedenle, tüm demokratların barışçı ortak mücadele eylemleri meşru ve daha zorunlu hale gelmiştir.
Bu süreçte hiç kimse bilerek ya da bilmeyerek iktidarın değirmenine su taşıma gafletine düşmemelidir.
“ CHP’YE YÜKLENEN SORUMLULUK…”
CHP, ulusal bağımsızlığımızın ve ulusal egemenliğimizin kazanılmasına, Cumhuriyetin kurulmasına, demokrasinin gelişimine katkıda bulunurken aynı zamanda Türkiye’yi çağdaş uygarlıkla buluşturan öncü bir partidir.
Bu nitelikleri yüzünden Türk toplumu CHP’ye, “oy versin ya da vermesin” diğer siyasi partilerden çok farklı bir sorumluluk yüklemiştir.
Halk, “muhalefet görevini verdiği dönemlerde bile”, CHP’den devlete sahip çıkmasını, laik ve demokratik Cumhuriyet kazanımlarını, Atatürk ilke ve devrimlerini korumasını bekler.
Diğer partilerin yaptıkları hataları hatta yolsuzlukları kısmen görmezden gelirken CHP’nin en ufak yanlışını asla kabul etmez. Hatta, siyasi iktidarların yaptığı yanlışların hesabını bile “yeterli muhalefet yapmamak ve tarihsel sorumluluklarını yeterince yerine getirmemekle suçlayarak” CHP’den sorar.
Halkın bu yaklaşımını CHP’ye yapılan haksızlık olarak değil tam aksine ona verilen çok önemli ulusal bir değer ve görev olarak anlamak gerekir.
Bir zamanlar ülkeyi yöneten hatta tek başına iktidar oldukları halde bu gün “esamesi bile okunmayan” birçok siyasi partinin aksine CHP’nin 102 yıldır ayakta kalmayı başarmasının ardında yatan tarihsel gerçek budur…
Bu tarihsel gerçeği unutanlar için de aynı akıbet kaçınılmazdır…..
 
             
             
             
             
             
             
                 
                             
                            