Eylül ayının da neredeyse ortasına geldik.
Eylül ne ki…
Koskoca yaz bitti gitti.
Eylül de başıydı, ortasıydı, sonuydu derken…
Bitecek.
Turgut Uyar mı demişti, “eylül toparlandı gitti işte” diye?
Şöyle miydi?
“Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle”
Turgut Uyar’ın “Acıyor” şiirinde geçiyor bu dizeler.
Güzel bir şiir; ne güzel olur şimdi, balkona oturup batan güneşe karşı, bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde “Acıyor” şiirini okumak.
Şu yazıyı raydan çıkmadan, konuyu dağıtmadan…
Yazdığım yazıların bir konusu falan yok aslında…
Bunun farkındayım.
Söylemek istediğim…
Söyleyebilirsem söyleyeceğim…
Yani demek istediğim, yazı alımlı mı alımlı…
Cilveli mi cilveli…
Ayartıcı mı ayartıcı…
Yoldan çıkarıcı mı çıkarıcı…
Güzel mi güzel bir kadın gibidir!
Peşine düşmeye gör, alıp götürür seni, bilinmedik yerlere!
İçimden bir ses,
“Kes şunu!” diyor. “Ne işin var senin bunlarla!”
Doğru!
Biz işimize bakalım.
Yani…
Yani yazının peşine düşüp de Turgut Uyar’ın “Acıyor” şiirine kaptırmayalım kendimizi.
***
Asıl yazmak istediğim şu:
Yaz bitip gitti.
Sonbaharın ilk ayının…
Eylül’ün de ortalarına geldik.
Hüzün ve keder demek eylül…
Sanki güneş bile bir başka batıyor eylülde.
Acelesi var gibi…
Hızlı hızlı…
Ve batarken büyüyor, kızarıyor, turuncu bir renge bürünüyor…
Bambaşka bir şey oluyor.
Hüzünlü, kederli…
Sanki biraz da öfkeli!
Neye öfkeleniyorsa o kadar!
Her batışında tükettiği bizim hayatımız oysa.
***
Sonra ekim gelecek…
Kasım, aralık derken…
Ömrümüzde bir kez daha kışla…
Kışın dondurucu soğuklarıyla yüzleşeceğiz.
O da sorun değil.
Kış mevsiminin de güzel yanları vardır.
Edgar Allan Poe, soğuk bir kış günü halasını ziyarete gidiyor.
Halası ona, içini ısıtacak bir fincan kahveyle ayçöreği ikram ediyor.
Unutamayacağı bir tat alıyor kahve ve ayçöreğinden.
O günden sonra ayçöreğine bayılıyor.
Ne güzel bir şey insanın sevdiği, özel bir tat aldığı bir şeyin olması.
***
Aslında her ay, her mevsim, hatta her gün, her saat, her dakika, her saniye çok kıymetli…
Çok güzel!
Muhteşem.
Ama hayatta olduğun sürece!