Savaş suçu son günlerde devam eden Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle tüm dünyada tartışılıyor. Savaş suçları mahkemesi olan UCM, savaş suçlarını 'Cenevre Sözleşmeleri'nin ağır ihlali' olarak tanımlıyor. Genel olarak taammüden öldürme ya da acı verme, varlıkların geniş kapsamlı yıkımı ya da gasp edilmesi, sivil nüfusun kasten hedef alınması ile silahlı çalışma kurallarını belirleyen yasaların ihlali bu kapsamda değerlendiriliyor. UCM ayrıca üç suç hakkında daha yargılama yapıyor: İnsanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve saldırı suçu.

UCM Başsavcısı Khan, Ukrayna'da hem savaş suçlarının hem de insanlığa karşı suçların işlendiğine inanmak için şimdiden makul zeminoluştuğunu iddia ediyor.

Cenevre Sözleşmeleri, hastalar ve yaralılar ile sağlık ve din çalışanlarının korunmasını, yaralı hastalar ile gemi kazası geçirmiş olanların bakımını, savaş esirlerine insani muamele yapılmasını ve tüm sivillerin korunmasını öngörüyor.

Merkezi Hollanda'nın Lahey şehrinde bulunan UCM, savaş suçlarının ve soykırım gibi savaşla alakalı meselelerin yargılama mercii. Mahkeme 1998 yılında Roma Statüsü ile kuruldu.

Ukrayna bu mahkemenin taraflarından biri değil ancak daha önce mahkemenin yargısını kabul etmişti. Bu bağlamda Ukrayna herhangi bir suç iddiasını mahkemenin huzuruna taşıyamasa da UCM kendi inisiyatifiyle hareket ederek, Putin ve diğer Rus liderler hakkında iddianame hazırlayabilir.

Kremlin Sözcüsü DmitriPeskov, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak UCM'nin soruşturmasını kabul etmediklerini, zira Rusya'nın 2016'da Roma Statüsünden çıktığını söyledi.

Savaş suçu mahkemesi kurulabilmesi için, Rus güçlerinin sivillerin bulunduğu noktaları sistematik olarak hedef aldığının kanıtlanması gerekiyor.

ABD ve batılı müttefiklerinin Rusya'nın savaş suçu işlediği iddiaları ise samimiyettenve tam bir ikiyüzlülük.

Zira ABD ve Avrupa ülkelerinin 20. yüzyıl başlarından bugüne kadar işgal ettikleri sayısız ülke ve işledikleri savaş suçları var. Haritadan silinen şehirlerde ölen insanların sayısı belirsiz. Bazı kaynaklar yüzbinler bazıları milyonlardan bahsediyor. Milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Avrupa'ya sığınmak için karada ve denizde ölen veya batılı askerlerce kara sınırlarında veya denizin ortasında öldürülenlerin sayısı da tam olarak bilinmiyor.

Kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden sivil halkı topluca katleden, şehirleri harabeye çeviren sözde insan hakları savunucuları şimdi Rusya hakkında savaş suçları mahkemesinin harekete geçmesini talep ediyor.

Elbette Rusya hakkındaki iddialar titizlikle soruşturulmalı, savaş suçu veya soykırım işlenmiş ise sorumlular yargılanmalıdır.

Ancak sadece Rusya hakkında kurulacak bir mahkemesonucunda verilecek karar asla adil bir karar olmayacak, vicdanları rahatlatmayacaktır.

Tüm insanlığın vicdanının rahatlaması ve yeryüzünde adaletin sağlanması için Rusya ile birlikte geç de olsa ABD ve birçok Avrupaülkesinin de yargılanması gerekiyor.

ABD'nin de UCM'nin tarafı olmadığını da belirtmekte fayda var. Donald Trump Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı bir konuşmada, 'Amerika nezdinde UCM'nin herhangi bir yaptırım gücü, meşruiyeti ya da otoritesi yoktur' demişti.

UCM'yi tanımayan ve meşru görmeyen ABD'nin şimdiki başkanı Rusya söz konusu olunca kabul etmediği bu mahkemeyi göreve çağırıyor. ABD her zamanki gibi ikiyüzlü politikalarına devam ediyor.

Asıl mesele BM Güvenlik Konseyindeki 5 daimi üye sorunudur. Erdoğan'ın BM genel kurulunda tüm dünyaya haykırdığı 'Dünya beşten büyüktür' sözünün ne kadar doğru ve haklı bir itiraz ve meydan okuma olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Zira beş daimi üyeden biri olan Rusya'nın veya ABD'nin herhangi bir şekilde BM kararı ile de yargılanabilmesi veya haklarında BM yaptırım kararı alınabilmesi de mümkün değil.

Türkiye'nin yaptığı bu haklı çıkış ve yürüttüğü çalışmalar umarız kısa zamanda meyvelerini verir ve daha adil bir dünya düzeni kurulur.