Kentimizin en büyük değeri ve ortak paydamız Eskişehirspor, pazar günü Mersin’de oynanan Mezitli maçını kazanarak BAL Ligi’nde şampiyon oldu. 2 yıl aradan sonra profesyonel liglere geri döndük.
Aslında hak ettiğimiz yer 3. Lig de değil, ancak ne olursa olsun 10 yılı aşkın zamandır büyük bir ivmeyle süren geriye gidişi tersine çevirmeyi başardık.
Oynadığımız yer, sportif olarak amatör lig olarak ifade edilse de taraftarımız, “süper” olarak tanımlanan ligdeki takımların neredeyse tamamından fazla sahip çıktı takımına… Hatta “3 büyük” diye ifade edilen İstanbul takımlarının dahi erişemediği bilet satış sayılarına eriştik.
Dünyada ve Türkiye’de eşi benzeri oldukça nadir görülen bir tutku Eskişehirspor’a olan bağlılık… Kelimelerle anlatılması imkânsız, yaşanması gerek derler ya… Tam olarak o cinsten bir bağlılık işte.
İçinde bulunduğumuz için kendimizi çok mu methediyoruz, bazen abartıyor muyuz diye düşünüyorum. Ancak Eskişehir’le ilgisi olmayan insanlar, bizim tutkumuzu görerek hakkımızı teslim ettiğinde, abartılı olmadığına kesin kanaat getiriyorum.
Örneğin geçtiğimiz hafta oynanan Akşehirspor maçında, İstanbul’dan gelen bir arkadaşımla (Özgür) birlikteydik. Özgür, stadyuma tamamıyla atmosferi görmek için gelmişti ve büyülenerek döndü. Dünyanın birçok ülkesini gezmesine rağmen böylesi bir taraftarı ve bağlılığı çok az gördüğünü ifade etti. Almanya’da amatör kümede mücadele eden St. Pauli maçlarında benzer bir ilginin olduğunu söyleyen Özgür, orada dahi taraftarın bu denli kenetlendiğine şahit olmadığını söyledi.
O maçta satılan bilet sayısı 33 bin küsürdü… Ancak merdivenlerde, aralarda hiç boşluk yoktu. Bazı yerlerde bilet kontrolü yapılmadığını da gördüğüm için rahatlıkla söyleyebilirim ki maçta en az 40 bin kişinin yüreği Es-Es sevdasıyla atıyordu…
Mezitli maçına ise neredeyse tüm deplasmanlarda olduğu gibi cefakâr taraftarımız adeta göç etti. Ancak sınırlı sayıda bilet satışa sunulması nedeniyle sadece 1350 taraftarımız tribünlerde yer bulabildi. Yine de Eskişehir Kanlıkavak ve Dedekorkut Parkları’nda on binlerce hemşehrimiz dev ekranların başında ve Türkiye’nin dört bir yanındaki yurttaşlarımız televizyon, bilgisayar ve telefon ekranlarında ES TV veya Kanal 26 üzerinden maçı takip etti.
Maç boyunca golü çok bekledik, hop oturduk hop kalktık. Neyse ki Necati’nin penaltı golüyle öne geçmeyi başardık. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte ES TV’de Ahmet Deniz Canoruç’un şampiyonluk sevincini haykırarak paylaşmasıysa Eskişehirspor tarihinde unutulmayacak anlardan birisi oldu…
Sonuç olarak tüm şehir kenetlendi ve zaferi Eskişehir’e getirdi. Ama bu zaferi elde edene kadar da hep birlikte çok cefa çektik, çok bedel ödedik. Yanlış yönetim anlayışlarının bedelini Eskişehirspor taraftarı ve yurdun dört bir yanındaki Es-Es sempatizanları ödedi. Hatta İskoçya’daki kardeş takımımız St. Johnstone taraftarı da…
Her şeye rağmen Eskişehirsporluluk bilinci ve kültürü ne mutlu ki yaşamaya devam ediyor. 5 buçuk yaşındaki yeğenim Birkan Pars dahi gördüğü her kalabalığa “Es-Es-Es-Ki-Ki-Ki-Eski-Eski-Es” tezahüratı yapıyor. Okullarda çocuklar koro eşliğinde Mithat Körler’in Es-Es marşlarını söylemeye devam ediyor. Bir kent için bundan daha büyük bir değer söz konusu olamaz.
Eskişehirsporumuzun şampiyonluğu, her şeyden önce cefakâr taraftarımız tarafından hak edilmiştir. Bu başarıyı ve çok daha fazlasını gerçekten hak ettik. Marşlarda söylediğimiz gibi “döndür Eskişehir’im tersine şu bahtını!” ve ardından “yıkalım Bizans saltanatını”. Evet, gerçekten de Anadolu’da futboldaki kültürel hegemonyaya karşı bir başkaldırı olacaksa, Bizans saltanatı yıkılacaksa, bu geçmişte olduğu gibi bugün de Eskişehirspor’un kaderine bağlıdır!
Umarım artık her türlü dersi çıkarıp kaderimizi tersine döndürmeye başladığımız günlerdeyizdir…
Sinan’a, Edizlere, bu yıl kaybettiğimiz Fethi’ye, Amigo Orhan’a ve tüm tükenmiş nefeslere adadığımız şampiyonluk kutlu olsun. Emeği geçen taraftarımıza, futbolcularımıza, teknik direktörümüze, teknik ekibe ve yönetimimize sonsuz teşekkürler.
İki ismeyse özellikle teşekkür etmek gerekiyor. Birisi, göreve geldiğinden bu yana şeffaflık içerisinde kulübü yöneten ve hepimize güven veren başkanımız Ulaş Entok, diğeri ise her türlü eleştiriye rağmen endüstriyel futbola karşı alternatif yollar arayan ve entelektüel kimliğiyle de dikkatleri çeken hocamız Ümit Metin Yıldız!
Karşılıklı güven ekseninde şeffaf yönetim anlayışıyla hak ettiğimiz yerlere gelmemiz ümidiyle…