Bir AVM’nin otoparkında gördüm onları.
Güzel bir genç kız.
Eteği, kabanı, çizmeleri...
Tertemiz giyinmiş.
Elinden tutan delikanlı da öyle.
Sevgililer...
Ya da nişanlılar...
Belki de yeni evliler...
Arabalarına yürüyorlar.
Arabaya gelince delikanlı arabanın kapısını açtı.
Kız, arabaya kuğu gibi süzüldü.
“Ne güzel,” diye mırıldandım.
O sırada yanımdan geçen biri,
“Bugün arabanın kapısını açar, yarın mezarını kazar!” dedi.
Bir anda neye uğradığımı şaşırdım.
Önüne geçilemeyen kadın cinayetlerini ima ediyordu belki ama...
Yine de şaşırdım.
Tanısam, durdurup soracağım,
“Neden öyle dedin?” diye.
Aslında sormaya da gerek yok.
Böyleleri çok içimizde...
Yakınımızda...
Bunlar baltalı İlah!
Ellerinde bir baltayla gezerler.
Güzel olan her şeyi baltalarlar.
Her şeye ters pencereden bakarlar.
Her şeyin bir olumsuz yanını mutlaka bulurlar.
Mesela,
Yaşamak ne güzel…
Hayat ne güzel, diyecek olsan…
“Neresi güzel hayatın?” derler.
“Hayat mı bu?
Yaşamak mı?
Üç kuruşa sabah git işe…
Akşam gel işten…
İşten gelince çocuğun derdi…
Eşin derdi…
Geçim derdi…
Neresi yaşamak bunun?
Güzelmiş!..
Neresi güzel?”
***
“Gençlik güzel şey,” diyecek olsanız mesela...
“Bırak yahu,” derler.
“İşsiz güçsüz, aylak aylak gezer bunlar.”
“Bunlar çatır çatır baba parası yerler.”
“Ellerinde cep telefonu, sabaha kadar yatmazlar; sabah da akşama kadar kalkmazlar.”
“Biz olmasak… Açlıktan ölür bunlar açlıktan!”
***
Aklıma geldi şimdi.
Hermann Hesse’nin de “Gençlik Güzel Şey” diye bir kitabı olacaktı.
Yazı yazmayı bırakıp...
Bir kadeh şarap alıp “Gençlik Güzel Şey”i okumak daha iyi olacak belki de.
İçimden bir ses yine, “yazı yazmayı bırak” diyor sürekli.
“Kimseye bir yararı olmayan, yok olup gidecek bu yazıları yazmakla uğraşma!” diyor.
Bilmiyorum.
Zaman da öyle hızlı geçip gidiyor ki…
Kim bilir…
Belki benim de içimde bir baltalı İlah var!
Her şeyi baltalayan bir İlah!...