Türkiye nefesini tutmuş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultay davasına kilitlenmişti.
Bu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu ayrıca vurgulamak istiyorum.
Amaç, iktidara giden CHP’yi işlevsizleştirmekti.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması, bu siyasi davanın önemini artırmıştı.
Acaba, İstanbul’a atanan kayyum, CHP Genel Merkezi’ne atanmak istenen kayyumun habercisi miydi?
Öyle olmadığını gördük.
Belki de öyleydi! Ama işler iktidarın istediği şekilde gitmedi.
YSK tarafından İstanbul kongrelerinin devamına karar verilmesi, iktidarın elini zayıflatmıştı.
Bunun yanı sıra binlerce polisin İstanbul İl Başkanlığı’na giderek iktidar eliyle ortalığı karıştırması, her partiye gönül vermiş on milyonlar nazarında ayrıca tepki topladı.
Dahası, CHP Genel Başkanı Özgür Özel öncülüğünde partinin yöneticilerinin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve CHP’nin iki milyon üyesinin gösterdiği yüksek direnç, iktidarı titretti.
Bu titreme, davanın hemen öncesinde gerçekleştirilen Tandoğan eyleminde arşa yükseldi!
Bununla beraber iktidar, Özgür Özel’in deyimiyle CHP’yi kapatma fikrinden şimdilik vazgeçti!
Mutlak butlan davası, 24 Ekim’de görülmek üzere ertelendi.
★
CHP kurultayının iptali davasının ertelenmesinin bana göre başka bir nedeni daha var.
Bildiğiniz üzere, Ekrem İmamoğlu’nun hiçbir gerekçe yokken gözaltına alınmasıyla beraber Türkiye ekonomisi on milyarlarca dolar zarar etti.
Bununla beraber Merkez Bankası, düşürme eğilimine girdiği politika faizini yükseltmek zorunda kaldı.
Fakirdik, daha da fakirleştik!
İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından belediye başkanlarına, bürokratlara ve parti genel başkanlarına yapılan operasyonlar, fakirleşmeyi derinleştirdi.
Yetmedi…
İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atandı.
Borsa çöktü!
Türkiye maliyesi, on milyarlarca dolar daha zarar etti!
Derinleşen fakirlik, halka çok daha fazla sirayet etmeye başladı.
★
Merkez Bankası, piyasaları biraz olsun rahatlatmak için, geçen hafta politika faizini indirdi.
Öyle bile olsa, reel, yani gerçek faiz oranları oldukça yüksek.
Bu da Merkez Bankası’nın politika faizini indirmesinin piyasalara etkisinin olmadığını gösteriyor.
Öyle ki işleri bozulan şirketler konkordato ilanına, konkordato ilan eden şirketler ise iflasa doğru hızla ilerliyorlar!
Açlık sınırı asgari ücretin çok üstüne çıkmış; Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin hesaplamasına göre 26 bin 149 liraya ulaşmış. Yoksulluk sınırı ise evlere şenlik! Tam tamına 90 bin 450 lira!
Hele işsizlik, almış başını gidiyor!
Hani ünlü bir tabir var ya: Millet aç!
Toplum patlama noktasına geldi.
Öte tarafta tuzu kuru yüzde 1’i görünce, halk daha bir ifrit oluyor ve öfkesi artıyor.
★
Böylesi bir ortamda CHP’ye kayyum atandığını bir düşünsenize…
Allah göstermesin!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ekonomisi o an batar!
Bu çok net.
Böyle bir durumda olabilecekleri tahmin bile edemiyorum.
Diyorum ya, Allah korusun.
★
Dolayısıyla hükümet, olası ekonomik ve sosyal kaosu göze alamadı ve bununla beraber CHP’nin kurultay iptali davası ertelendi.
Bu durumda dahi borsa yüzde 5’in üzerinde arttı!
★
Peki, bundan sonra ne olacak?
CHP, delegelerin talebiyle 21 Eylül’de Olağanüstü Kurultay’ını yapacak ve Genel Merkez yönetimi rüştünü bir kere daha ispat ederek tüm davaları kadük bırakacak.
Halihazırda devam eden olağan kongre süreci tamamlanacak, yurt genelinde il ve ilçe başkanları ile yeni kurultay delegeleri seçilecek.
Yeni kurultay delegeleriyle beraber Olağan Kurultay gerçekleşecek ve Genel Merkez yönetimi, defalarca kez olduğu gibi bu sefer de yeni delegelerle rüştünü tescilleyecek ve yoluna devam edecek.
★
Öyleyse, mahkeme, kurultayın iptali davasını reddetmek yerine niçin 24 Ekim’e erteledi?
Nedeni çok basit.
CHP’yi her an tartıştırmak ve karıştırmak istiyorlar.
Ekonomi konuşulmasın, hukuksuzluklar konuşulmasın, yolsuzluklar konuşulmasın, yasaklar konuşulmasın, liyakatsizlikler konuşulmasın, insan hakları ihlalleri konuşulmasın; hiçbir olumsuzluk konuşulmasın, yalnız ve yalnız CHP’nin içişleri tartışılsın istiyorlar.
CHP’nin, tüm enerjisini içişleriyle boğuşarak harcamasını, iktidarın yarattığı olumsuzluklara kafasını çevirememesini istiyorlar.
Fakat ne yaparlarsa yapsınlar başarılı olamıyorlar, olamayacaklar.
Çünkü, CHP kadroları, görüldüğü üzere, Kuvayi Milliye ruhuyla hareket ediyor, şahsi ikballeri bir kenara bırakarak bütün bedelleri ödemeye hazır bir biçimde mücadele veriyor.
Anayasaya uygun, demokratik yollarla gerçekleştirilen bu mücadelenin başarıya ulaşmama şansı şu an itibariyle görünmüyor.
İşte iktidar, tam da bu nedenle, devletin tüm imkanlarını kullanarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin üzerine çullanıyor.
Bu çullanma halinin dozunun daha da artacağını tahmin ediyorum.
Fakat bunlar, son çırpınışlar.
Erken ya da zamanında, gelecek ilk sandıkta, yurttaşlarımızın oyları Türkiye’nin sıkışık halini ortadan kaldıracak; yeni bir dönemin, normalleşme döneminin tohumlarını atacak.