Fazla kilolar oldum olası kadınların başlarının belasıdır.
Eğer hafif etlerine dolgunsalar…
Yani hafifçe tombulsalar yapı olarak, bütün hayatları boyunca onu bunu denerler; onun bunun tavsiyesine uyarlar…
Ama yine de bir türlü kurtulmaları mümkün olmaz fazla kilolarından.
Bütün hayatları bu fazla kiloların elinde çırpınmakla geçip gider.
***
Oysa fena da değildir hani kadının hafifçe tombul olanı!
Ne demişler,
'Tombul beyaz
Sensiz yatılmıyor
Geceler çok ayaz!'
Bizimki şaka tabi… Her şeyin bir normal olanı vardır.
Sonra kadın dediğin incecik olmalı!
İnce, zarif, hoş!
Boynu kuğu boynu gibi, beli karınca beli gibi olmalı.
Ayak bilekleri soba borusu gibi değil, ceylanın ayak bilekleri gibi incecik olmalı.
***
Kadınlara biraz haksızlık yaptığımız kesin!
Diyeceksiniz ki erkekler nasıl olmalı.
Müdür Rıza gibi olmalı!
Bizim Müdür Rıza, Memur Rıza'yken açık öğretim kapalı öğretim derken…
Üniversite tahsili yaptı sonradan.
Torpilini de bulunca…
Yani siyasi ortam tam da istediği kıvamda olunca Memur Rıza oldu sana Müdür Rıza!...
Bu başka bir mevzu tabi de, bizim Müdür Rıza, bir öğlen yemeği saatinde dairesindeki tombul hanımları etrafına toplamış nutuk söylüyor.
Bazı tavsiyelerde bulunuyor.
Hanımların, dışarıdan bir şey yememek için evde yapıp getirdikleri, kendisine de ikram ettikleri çörekleri, börekleri yutarken bir taraftan da nasıl sağlıklı beslenecekleri, fazla kilolarından nasıl kurtulacakları yolunda tavsiyelerde bulunuyor.
Masasının karşısındaki koltuklarda; çıplak dizlerini bitiştirmiş, ellerini dizlerinin üzerine koymuş oturan tombul hanımlar pür dikkat, kim bilir belki de bir medet umarak dinliyorlar eskiden Memur Rıza olan, Müdür Rıza'yı.
E tabi Müdür olarak konuşmanın da havası bir başka yani!
Anlatılmaz bir ego tatmini…
Bir grup, tombul da olsa hoş hanımın,
'İlacın varsa kendi başına sür!' deme cesaretini gösteremeden kendisini dinlemelerinden daha zevk verici, daha tatmin edici ne olabilir ki bu dünyada?
Çünkü Müdür Rıza da hiç fena değil hani g.tte göbekte!
Ama erkekler için no problem!
'İnsanlar fazla kiloların günah keçisi olarak bu hamur işlerini görürler ama bu doğru değildir. Sizin yaptığınız bu çörekte, börekte maya olduğu için insanın sindirim sistemini hızlı çalıştırır. Dolayısıyla kilo da yapmaz.'
Eee Müdür Rıza?
'Mesela tatlıyı da bir iki egzersiz, biraz spor yaptıktan sonra yerseniz zarar görmezsiniz. Vücut anında yakar onu.'
Tabi canım, vücut pancar motoru!
Yağ yakar gibi yakıyor tatlıyı.
'Yalnız hanımlar, bir dilim baklava yediyseniz üstüne bir bardak da su içeceksiniz. O su baklavadaki şekeri midemizde seyreltiyor. Böylece şeker kana karışsa bile daha sulu oluyor. Bilinçli yedikten sonra tatlıymış, ekşiymiş, ekmekmiş, çörekmiş, börekmiş ziyanı olmaz. Sizdeki bu kilolar da bilinçsiz beslenmeden kaynaklanıyor.'
Bizim Rıza'daki kafa bu doğrultuda.
Emekli banka müdürü de,
'Emeklilik sana yaramış,' laflarına inanıp zaten devasa, patlayacak gibi olan sipsivri karnının etrafına kamyon tekeri gibi bir teker yerleştirmiş yağ kütlelerinden.
Eskiden öne doğruydu karnı. Gömleğinin düğmelerini, güzel bir kadının dolgun memeleri gibi zorluyordu. Şimdi yanlara doğru da zorlamaya başlamış gömleğini.
Ha patladı ha patlayacak müdürün karnı.
'Biraz kilo almışsın!' deyince de,
'Bir iki hafta aç kaldım mı hiçbir şey kalmaz, hepsi erir,' diyor.
Ondaki kafa da bu!
Hanımlar! Tombul hanımlar, karşınızdaki diyetisyen değilse eğer, işkembeden sallanan bu tavsiyelere hiç de kulak asmayın.
Canınızı da sıkmayın boş yere. Siz böyle de güzelisiniz.