Ekonomik krizin derinleştiği, siyasal alandaki güvensiz ortamın sürdüğü koşullarda sıklıkla dile getirilen bir konu var: umutsuzluk! Özellikle gençlerin ve çocukların gelecek beklentilerinin kalmaması ile umutsuzluğun başat eğilim haline gelmesi, ekonominin kötü yönetilmesine ve siyasal dizgenin yarattığı güvensiz iklime sıkı sıkıya bağlı.

Öyle ki işsiz kalma riski, sosyal güvenlik hakkına erişememe, yüksek enflasyon nedeniyle yeteri kadar tüketememe, özgürce fikir beyan edememe ve sosyal etkinliklere katılamama gibi birçok etken, gençlerin yurt dışına kaçma eğilimlerini arttırıyor. Gençler, ülke içerisinde kalıp zorluklarla mücadele etme motivasyonunu kaybediyor. Umutlarını ve gelecek beklentilerini kaybetmeleri, onları alternatif yollar aramaya itiyor.

            Gençlerin umutsuzluğunu ortaya koymak için en işlevsel veri, ne eğitimde ne de istihdam olan genç oranıdır. OECD ülkeleri içerisinde bu konudaki rekor Türkiye’de! Ülkedeki gençlerin yüzde 27,9’u ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Yani yaklaşık 3 gençten birisi eğitime devam etmemekle birlikte istihdama da katılmıyor. Özetle gençler net olarak umutsuz! Türkiye’yi takip eden ülkeler ise Kolombiya (yüzde 24,8), Şili (yüzde 23,4), İtalya (22,9) ve Meksika (19,5).

            Gençlerin karşı karşıya kaldığı olumsuz yaşam koşullarına karşı siyasal alanda da çaresizlik ve vurdumduymazlık söz konusu. İktidar bloğunda yer alan siyasi partiler, zaten uyguladıkları politikalar nedeniyle umutsuzluğun kaynağında yer alıyor. Öte yandan muhalefet kanadında ise gençlerin sorunları dile getirilmekle birlikte, yapısal sorunlara çözüm getirmek amacıyla somut ve tutarlı öneriler geliştirildiğini söylemek güç. Sonuç olarak da gençler, üçüncü yol arayışına giriyor.

            Gençlerin sosyal medya kanallarındaki paylaşımları üzerinden siyasal eğilimlerine bakılırsa, özellikle mülteci karşıtı söylemler dışında bir politika iddiası olmayan partilere yanaştığını gözlemek mümkün. Bu siyasi parti(ler), ülkenin içinde bulunduğu koşulları mülteci politikasına dayandırıyor. Oysa mülteci politikası, yaşanan tüm olumsuzlukların sadece bir sonucu. Esas neden ise Türkiye’nin kapitalist dünya sistemi içerisindeki konumuyla ilgili.

            Konunun özüne dönecek olursak şu soruyu sormak gerekiyor: gençler ve çocuklar için umut var mı? Onların yaşamdan beklentilerini olumlu hale getirmek mümkün mü? İktidar kanadının bu sorulara cevap arayıp aramadığını, uyguladıkları siyasalardan izlemek mümkün. Diğer taraftan yerel seçimlerde büyük bir başarıyla çıkan Cumhuriyet Halk Partisi’nin nasıl bir yol izleyeceğini hep birlikte göreceğiz. Eğer geleceğe umutla bakmak için ışık vaat edilebilirse CHP hem genel seçimlerdeki kendi başarısı için hem de (daha önemlisi) aydınlık bir gelecek için kilit bir rol üstlenebilir. Ancak bu konularda tutarlı ve somut öneriler geliştirmek ve gençlerin güvenini kazanmak şart!

            Gençlere ve çocuklara yönelik olumlu siyasaların izlenmesi, sadece CHP için değil muhalefette yer alan tüm siyasi partiler için anahtar role sahip. Onlara hakikati anlatarak somut vaatlerde bulunmak, ülkeyi apaydınlık bir geleceğe götürebilir. Bu yaklaşımın tersi ise daha karanlık günleri beraberinde getirecektir.

            Devletin ve ülkenin “bekâsı” gençlere ve çocuklara aşılanacak umuda bağlı. Toplumun geleceğinden emin olması için bugünün kuşaklarına verdiği değeri göstermesi gerekiyor. 13 Nisan 2024 tarihli yazımda ifade ettiğim gibi tüm çocuklar eşit şartlarda büyüme hakkına sahip. Çocukların eşit şartlarda büyümediği, gençlerin gelecekten beklentilerinin bulunmadığı tüm yapıların meşruiyeti sorgulamaya açıktır. Dolayısıyla fırsat eşitliğinin sağlanması doğrultusundaki programlar aracılığıyla çocukların ve gençlerin geleceğinden emin olması sağlanmalıdır.