Harekât Ordusu gerici ayaklanmayı bastırıyor.
13 Nisan 1909’da, sözde İstanbul’un asayişini korumakla görevli avcı taburlarındaki askerler başlarındaki subayları rehin alarak, çavuşların eşliğinde düzensiz bir yürüyüşle, “şeriat isteriz” diye bağırarak Ayasofya Meydanı’na gidiyorlardı.
İsyancı askerlerin sayısı 15 bine kadar ulaşmıştı. İstanbul sokaklarında terör estirmeye başlamışlardı. Halk korkudan evlerine kapanmaktan başka çare bulamamıştı.
Meclis-i Mebusan binasını kuşattılar. Buraya gelinceye kadar yolda birçok cinayet işlediler, hızlarını alamayıp meclis önünde yine birçok cinayet işlediler.
Meclisi tamamen kuşatan isyancılar giriş çıkışlara izin vermiyorlardı. İsyanı bitirmek için yazılı olarak bazı şartlar öne sürdüler.
*Kanunlar şeriat hükümlerine göre tanzim edilmelidir.
*Hükümet değiştirilmelidir. Hükümetin başına kimin veya kimlerin getirileceği hususunda Kıbrıslı Derviş Vahdeti ve sarıklı hocalara danışılmalıdır.
…
İttihatçıların her biri bir yere savrulurken, İstanbul teşkilatının başında olan Kara Kemal işin farkındaydı. Çünkü İsyancılarla birlikte hareket eden eski hafiyeler, Talat Bey ve önemli ittihatçıların peşine düşmüş, onlara suikast yapmayı planlıyorlardı. Kara Kemal, Talat Bey ve Doktor Nazım’ı İstanbul’da bulundukları evden çıkarıp daha emin bir yere yerleştirmişti.
…
Sadrazam padişahın sarayına sığınmış, ordu komutanı firar etmiş ve ordu başsızdı. Sokakların hâkimi isyancılardı. Genel merkezi Selanik’te olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin olaylardan haberi yoktu, çünkü isyancılar telgraf tellerini keserek haberleşme imkânı bırakmamıştı.
Talat Bey komitacılığının tecrübesiyle, bütün meclis üyelerini İstanbul dışındaki Ayastefanos (Yeşilköy) Kasabasında toplayarak burada önemli kararlar almıştır. İsyanı bastırmak üzere askeri tedbirler alınacak, yani 2. ve 3. Ordu’dan oluşan bir “Harekât Ordusu” kurulması kararı alınmıştı. Bu ordu isyancılarının üzerine yürüyerek isyanı bastıracaktı.
Harekât Ordusu hazırlıklarını kısa sürede tamamladı. Ordunun öncü kolunun komutanlığını Hüseyin Hüsnü Paşa, kurmay başkanlığını ise Kolağası Mustafa Kemal üstlenmişti.
Bu arada İran İnkılap Cemiyeti’nin isteği ile Şah rejimini devirmek için İran’da bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fedai müfrezesini ve Almanya’da bulunan Binbaşı Enver Bey’i Talat Bey’in emriyle geri çağrıldı.
Binbaşı Enver Bey, Harekât Ordusu’na katılır katılmaz, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’den alarak kurmay başkanlığını kendisi üstlenmişti. Harekât Ordusu’nun başında olan Hüseyin Hüsnü Paşa’nın yerine de Selanik’teki 3. Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa getirilmişti. Çok ilginçtir, bu paşa Balkan Savaşında makamını beğenmeyerek istifa eden ve makam hırsı nedeniyle savaşa katılmayan birisi.
…
Mustafa Kemal bu olaya sessiz kalmıştı. Çünkü Enver Bey’in kendisini sevmediğini biliyor, üstelik diğer ittihatçılar da zaten Mustafa Kemal’den pek hoşlanmıyorlardı.
25 Nisan 1909 tarihinde Harekât Ordusu’nun öncü birlikleri İstanbul’a girdi. 26 Nisan Pazar günü İstanbul içlerine girer girmez şiddetli silahlı çatışmalar başladı.
27 Nisan Salı günü Harekât Ordusu, İstanbul’u isyancılardan temizledi. Devletin iki ayrı ordusu birbirine karşı savaşmış ve binlerce asker ve isyancı ölmüştü ve gerici ayaklanma bastırılmıştı. 70 kişi idam edilmiş, 420 kişi de çeşitli cezalar almıştı.
Tarihte 31 Mart 1909 gerici ayaklanması bastırılmıştı ama yansımaları ileriki tarihlerde de görüldü. 1920 Anzavur Ayaklanmaları, 1925 Şeyh Sait isyanı, 31 Mart 1909 gerici ayaklanmanın mirası ve ideolojisi ile ortaya çıktı.
Bu gerici ayaklanmalarının ortak yönü, dış güçlerin yardımıyla ve dini söylemlerle iktidarı ele geçirmek, devlet kaynaklarını kullanarak çıkar ve ihtişam sağlamak.
Üstelik azgın emperyalist devletlerin ülkeyi sömürmesini de bile bile göz yumarak.
Kaynak: Hakan Akpınar-Enver’in Adamları
Hareket Ordusu Erkânı ile birlikte Selanik'te III. Ordu Karargâhında I. Tümen subayları ile birlikte. (13 Nisan 1909)