2023 yılında yapılan genel seçimler, Türkiye’de muhalefetin AKP karşısında zafer kazanacağına en fazla inanılan seçimdi.

Kuşkusuz birçok parametre, seçimin kazananı ya da kaybedenini görmek açısından belirleyiciydi. Ancak muhalefetin iktidarı ele geçireceğine dair umudunun oldukça yüksek olduğunu görmezden gelemeyiz.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığındaki CHP, seçim stratejisi olarak bir yandan sosyal politikalara ilişkin vaatlerde bulunuyor, diğer yandan da Türkiye’deki merkez sağın oylarına ulaşmak için muhafazakar ve milliyetçi tabana hitap eden partilerle ittifak kuruyordu. Altılı masa olarak bilinen ve içlerinde İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Parti ve Demokrat Parti’nin yer aldığı ittifak, yakın dönem siyasi tarihini okumak için büyük bir fırsat oldu…

İyi Parti, kendi listesiyle milletvekili seçimlerine girerken, diğer partilerin milletvekilleri adayları CHP listelerinden seçime girdi. İttifaktaki partilerin meclise girmesinin önkoşulu ise cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemekti. Ne kadar destekledikleriyse şüpheli…

İttifak içinde yer almamasına rağmen sosyalist partiler, koşulsuz bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekledi. Temel amaç, demokrasinin yeniden inşasıydı. Parlamenter sisteme geçiş, sosyalistlerin ortak paydasıydı. Bunun için de en işlevsel yol, Erdoğan karşısında blok halinde Kılıçdaroğlu’nu desteklemekti. Nitekim sosyalistlerin tamamı firesiz bir şekilde bir oy Kılıçdaroğlu'na bir oy da kendi partisine oy verdi. Hem de hiçbir karşılık beklemeden…

Altılı masa etrafında yer alanlarsa -sağın ruhuna uygun olarak- büyük beklentilerle ittifak içinde yer aldı. Seçim sonrasında da hepsi kendi partilerine döndü ve AKP programıyla çok da aykırı olmayan politikaları benimsediğini gösterdi. Saadet, Gelecek, Deva, Demokrat… Hepsinin ortak paydası Türkiye’de sermayeye güvence sağlamak…

İyi Parti listesinden seçime girenlereyse ayrıca değinmek gerek. Daha Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanırken bile Meral Akşener’in masadan kalkması kriziyle başlayan süreç, İyi Parti’de o günden itibaren kırılmayı her yerde gösterdi. Örneğin İyi Parti Eskişehir Milletvekili Adayı Nebi Hatipoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Eskişehir mitingine dahi katılmadı. O seçimde kime oy verdiğini de şeffaf bir şekilde beyan etmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Gizli oy hakkına elbette saygılıyım, ancak Türkiye’de yaşanan onca siyasal gelişme içerisinde böyle isimlerin beyanı kamuoyunu aydınlatmak açısından önemlidir.

2023 seçimlerinde öne sürülen ve ne yazık ki halkın tercih etmesine doğrudan etki eden bir önerme vardı: “stratejik oy”! Bir başka söz de “bu seçim, o seçim değil”!

Kitlelerden beklenen, AKP’li adaylar yerine kazanması en muhtemel olanlara oy vermeleri… Yani bir özne değil nesne konumunda olmaları… Nitekim bu amaca da ulaştılar. İnsanların büyük kısmı, aidiyet hissetmemesine rağmen, AKP’li adaylar yerine seçilmesi muhtemel gördükleri kişilere oy verdi. Medyada ve sosyal medyada yaratılan bu algı ne yazık ki amacına ulaştı…

Öyle ki İyi Parti listesinden Eskişehir’de milletvekili seçilen Hatipoğlu, milletvekili olur olmaz zafer mesajları yayınladı. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimine dair tek bir kelam dahi etmedi. Ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i hedef almaya başladı. Sonraki süreçte de 80 binden fazla kişiden aldığı oyu görmezden gelerek AKP’ye geçti.

Ardından AKP Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu. 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin adayı Ayşe Ünlüce karşısında çok büyük bir farkla kaybetti, tam bir hezimete uğradı. Hatipoğlu, bu süreçte sanki daha önce hiç muhalefet bloğunda yer almamış gibi siyasi iktidarın silahşörü haline geldi. Bu anlayışı bugün de sürdürmeye devam ediyor.

Sözü uzatmadan söyleyeyim, stratejik oy safsatasının çöktüğünü en iyi gösteren örnek Nebi Hatipoğlu! Oysa Eskişehirlilerin, onun yerine daha halkın içinden olan, sınıftan bir adayı vardı: Gökay Başar! Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Adayı olan Gökay Başar, bir motokurye. O seçimde seçilmesi halinde halkımızın sorunlarına karşı parlamentoda mücadele etme potansiyeli en yüksek olan kişi.

En önemlisi halkın büyük çoğunluğuyla aynı kaderi paylaşıyor. Belirli sermaye grubunun içinde yer almıyor. Altılı masa çevresinde yer alıp AKP’ye geçen ya da farklı partilerde yer alıp etkisiz eleman olarak kalan sermayedar sınıfından değil… Ama maalesef bu fırsatı 2023 yılında kaçırdık. CHP o yıl sağ ile değil sosyalist partilerle birlikte yürüse bambaşka bir manzara olabilirdi… Diğer seçimlerde treni kaçırmama ümidiyle…