Dünyayı değiştirme fikri, devrimci ideolojilerin tamamının temelinde yer alıyor. Devrimi amaçlamayan değişiklik fikirleri ise var olan sistemi korumaktan başka hiçbir şeye hizmet etmiyor.
Geçtiğimiz haftaki yazımda dünyayı değiştirme mottosuyla hareket ettiğini öne süren bazı kişileri eleştirmiştim. Eleştirinin temelinde, söz konusu kişilerin ikircikli tavırları yer alıyordu. Zira dünyayı değiştirelim derken kapitalizmi sürdürmeyi amaçlamak çok çelişkili bir tutum.
Şimdiyse dünyayı devrimci amaçlarla değiştirme düşüncesinde olanlara değinmek istiyorum. Devrimciler, mevcut sistemin emek ve doğa üzerindeki yıkıcı etkisini fark eden ve bu farkındalığa bağlı olarak sistemi yıkmayı hedefleyenlerdir. Esas olan bölüşüm ilişkilerindeki adaletsizliktir. Bu adaletsizliği gidermenin yoluysa sistemin yok edilmesidir.
Devrimciler, fırsat eşitliği başta olmak üzere bölüşümdeki adaletsizlikleri bertaraf etmek için çabalar. Ancak devrimci fikirleri savunan farklı oluşumlar, birbirlerinden yöntemsel olarak ayrılırlar. Sosyal sınıfların tanımlanması, ezilen sınıflara biçilen roller ve benzeri birçok konuda görüş ayrılıkları yaşarlar. Bu nedenledir ki sosyalist akımlar içerisinde birçok siyasi parti, dernek, sendika ve demokratik kitle örgütleri yer alır.
Ulaşılmak istenen nihai amaç hemen hemen aynı olsa da yöntemsel farklılıklar devrimciler arasındaki ayrımı gün yüzüne çıkarır. Üstelik devrimciler arasındaki tartışmalar, o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki bazı kişiler birbirlerine söyledikleri sözleri sağ siyasi oluşumlar için dahi sarf etmezler. Peki aynı amaca ulaşmak isteyen farklı gruplar arasındaki çatışmanın en temel nedeni ne?
Bu sorunun cevabını aramaya kalktığınızda, görüştüğünüz her bir oluşum kendi perspektifinden bir yol çizecektir. Ancak soldaki dağınıklığın en temel nedeni sorgulama kültürüdür.
Sol örgütlerde, sağ siyasi oluşumlarda olduğu gibi lider odaklı anlayış hakim durumda değildir. Zaten lider odaklı siyasi anlayış, solun temel felsefesine aykırıdır. İtaat kültürünün bulunmaması ve buna karşılık eleştiri kültürünün egemen olması, sol çevrelerde birleşememenin en temel sebebidir.
İki devrimci bir araya geldiğinde dünyayı değiştirme isteğinde hemfikirdir, ancak birçok konuda da uzlaşması imkânsızdır. Birbirleriyle olan tartışmalar çok keskindir. Dünyayı değiştirmeyi arzulayan devrimciler, eleştirel ve sorgulayıcı kişiliklere sahip oldukları için bir türlü ortak paydada buluşamaz. Bu nedenle de solda dağınık bir görüntü çizilir. Ancak bu dağınık görüntü, olumsuz bir imajı yansıtmamalıdır. Aksine solun zenginliğini ve insan tabiatına uygunluğunu gösterir.