Geçtiğimiz günlerde ülke çapında önemli bir ekonomi gazetesi olan Dünya Gazetesi’nde akıl almaz bir haber yayınlandı.
Manşette büyük puntolarla “Devlet 21.700.644 kişiye maaş ödüyor” başlığı yer alıyordu. Haberin verilme biçimi, emeklilerin devlet tarafından sunulan bir lütuf sonucu “maaş” aldığını ifade ediyordu.
Haberin içeriğine bakıldığında, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun emekli aylıkları yüzünden açık verdiğine ilişkin bir iddia ortaya atıldığı anlaşılıyor. Bu anlayış, 21 milyondan fazla kişinin sanki hiçbir karşılığı olmaksızın devlet tarafından sosyal yardımla finanse edildiği fikrine dayanıyor.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 60’ıncı maddesine göre “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenlik hakkını sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” Yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, herkesin sosyal güvenlik hakkını sağlamakla yükümlü olan devlet teşkilatı olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) tesis etmiştir.
SGK, yasalara bağlı olarak bağımlı statüde çalışanlardan (ücretlilerden), kendi nam ve hesabına çalışanlardan, kamu görevlilerinden ve işverenlerden prim tahsis eder. Primler, çalışanların brüt ücretlerinden kesilerek SGK’ya aktarılır. Bunun karşılığında da sigortalılar, karşılaştıkları sosyal güvenlik risklerine karşı korunur.
Sosyal güvenlik riskleri, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 102 sayılı Sosyal Güvenlik (Asgari Standartlar) Sözleşmesinde belirtilmiştir. Bu riskler; hastalık (sağlık sorunu nedeniyle), hastalık (gelir kaybı nedeniyle), analık, iş kazası ve meslek hastalığı, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik ve ailevi yüklerdir. Türkiye’de 5510 sayılı yasa ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu, sosyal güvenlik risklerine karşı (ailevi yükler hariç) güvence sağlama işlevine sahiptir.
Örneğin hastalandığımızda sağlık kuruluşlarında tedavi harcamaları yapılması veya raporlu olmamız durumunda ödenen geçici işgöremezlik ödeneği gibi edimler/faydalar, ödemiş olduğumuz sosyal güvenlik primleri sayesinde bize sağlanır. Benzer şekilde uzun yıllar çalışarak uzun vadeli sigorta primi ödediğimiz için, yaşlandığımızda SGK bize emekli aylığı bağlar.
Günümüzde emekli aylıklarının yetersiz seviyelerde olduğu, aylık bağlanma oranlarının düşmesine bağlıdır. Ancak yüksek prime esas kazanca sahip olan kesim göreli olarak daha yüksek emekli aylığı alıyor olabilir.
Emekli aylıklarının yeterli olup olmadığına ilişkin çokça tartışma yürütülebilir. Ancak kesin olan şudur ki emekli aylıkları, uzun yıllar çalışarak prim ödememiz nedeniyle bize bağlanır. Dolayısıyla emekli aylıkları, ne devlet ne de başka bir kurum/kuruluş tarafından bize sunulan bir lütuf değildir. Yapmış olduğumuz prim ödemeleri karşılığında elde ettiğimiz bir sosyal haktır.
Geçmiş yıllarda nominal (görünen) olarak daha düşük rakamlar üzerinden prim ödememize rağmen, bugün çok daha yüksek bir emekli aylığı ödemiyor biçiminde yaratılan algı ise yapılan haberden daha talihsiz bir açıklamadır. Zira Türkiye’de var olan enflasyon nedeniyle nominal ücretler artmakta ve dolayısıyla bu durum SGK primlerine de yansımaktadır. Öte yandan SGK’nın ödeme sistemi dağıtım yöntemine dayanmaktadır. Yani bugünün emekli aylıkları, yine bugünün çalışanları tarafından ödenen primlerle ödenmektedir. Tıpkı bugünün emeklilerinin çalıştıkları dönemde emekli olanların aylıklarını finanse ettiği gibi…
Sonuç olarak yapılan talihsiz haber ve açıklama nedeniyle, ilgili mercileri aklın yoluna davet ediyorum…