Hakim, Savcı, Avukat...
Asker, Polis, Komiser, Baş komiser...
Doçent, Profesör...
Hatta televizyon fenomeni Karatay Hoca bile...
Dolandırılmayan kalmadı şu telefon dolandırıcılarına.
Hikaye aynı:
'Ben savcı...'
'Buyursunlar?'
'Banka hesap numaranız terör örgütünün eline geçti...'
'Ee... Ne olacak şimdi?'
'Olacağı, telefonu kulağına yapıştırıp doğru bankaya. Ne var ne yok al getir bize.'
***
O kadar haber yapıldı televizyonlarda, gazetelerde.
Nasıl oluyor da önüne geçilemiyor?
Ben dolandırılmam, ben böyle şeylere inanmam demeyin.
Zaten karşıdaki 'ben savcı' deyince korkudan eliniz ayağınıza dolanıyor.
İçimize işlemiş bir korku bu.
Haklıyken haksız, suçsuzken suçlu durumuna düşme korkusu...
Hangimiz,
'Polis! Kimliğini göster' diyene,
'Önce sen kimliğini göster' diyebiliriz?
Telefonda,
'Ben savcı,' diyene,
'Nerden bilelim senin savcı olduğunu,' diyebiliriz?
Ya gerçekten savcıysa? Yandık o zaman!
***
Bir de 'hediye kazandınız,'cılar var.
Arıyorlar...
Telefonun karşısındaki öyle şeyler söylüyor ki...
Adınızı, soyadınızı…
Her şeyi biliyor.
Sanırsınız Fuat Avni.
'Yaptığımız çekilişte şu kadarlık hediye kazandınız.'
'Ne kadarlık!'
'Şu kadarlık!'
'Ooo! İyiymiş.'
Zaten telefondaki cezbedici genç bir kız sesi oluyor.
İpi sapı kaybediyorsunuz. Ne kazanmıştınız, alacak neydi, verecek neydi... Atın ölümü arpadan olsun, durumları.
***
Arandım, ben de arandım.
Tanrının bildiğini sizden saklayacak değilim, inandım da.
'Eşime bir haber vereyim de ondan sonra,' dedim.
Küçümseyen bir ses tonu:
'Ne! Eşinize mi haber vereceksiniz?'
'Evet öyle!'
Sanki zina yaptık! Eşimizden saklayacak ne var? Telefonun bir ucunda sen bir ucunda ben...
***
Hemen eşimi aradım. Acil koduyla.
Öyle anlaşmıştık. Dolandırılmamak için, ne olursa olsun hemen birbirimize haber verecektik…
Bir süre sonra eşim beni aradı. Çekilişi kazanan yalnız biz değilmişiz.
Liste epey kabarık...
***
Şimdi dolandırıcılara gün doğdu, elli milyonun kimlik bilgileri ellerinde.
T.C. Kimlik numaramız, doğum tarihimiz, annemizin kızlık soyadı…
Ev adresimizi de biliyorlarmış.
Artık yapacak bir şey yok, 'Eve de bekleriz,' demekten başka.
