Doksanlı yıllardı…
Çok gençtim o zamanlar.
Yirmili yaşlarımdaydım.
Yaşıma göre epey meşhur sayılırdım.
Bir de sevgilim vardı, Kafka'nın Milena'sı gibi, uzaktan.
Ve mektuplarla hayat bulan bir aşk.
Aklımı yitirmiştim yani…
***
'Gençlik Kitabevi Öykü Ödülü'nü almıştım.
Yaşar Kemal'den, Kerim Korcan'dan, Muzaffer İzgü'den cesaret verici mektuplar alıyordum.
Remzi İnanç,
'Aramıza hoş geldin,' diye yazmıştı, yazdığım öyküleri okuduktan sonra.
***
Benimki biraz ters oldu!
Önce meşhur ol, sonra…
Sonra her şeyi bıraktım; edebiyat dergilerine öykü yazmayı falan…
Oysa çoğu yazar sonradan meşhur olur.
Mesela Bukowski, ellisinden sonra işe yarar şeyler yazabildi…
Başardığını söyleyebileceğimiz yaşı ise yetmişli yaşları.
Yetmiş dört yaşında da öldü.
Tüm dünyada tanınması…
Meşhur olması öldükten sonra mümkün oldu…
Hayattayken, elinde şarap şişesiyle okuduğu şiirleri dinlemeye gelen binlerce insan vardı ama bu bir yazarın başardığı anlamına gelmez.
Başarmak, yazdıklarının yüz yıl sonra da okunması demektir.
Hiç değilse öldükten sonra da bir süre okunması…
***
Edebiyatta meşhur olmak, yani başarıya ulaşmak uzun yıllar canla başla…
Biraz da aklını yitirmiş gibi…
Dünyayla bütün bağlarını kopartarak bıkıp usanmadan çalışmakla mümkün olabilir ancak.
Onun için, çoğu yazar ya ölmeye yakın ya da öldükten sonra meşhur olur.
***
Ölmeye yakın da olsa başarmak…
Bu da önemli bir şey.
Çünkü genelde, yazıp çizen pek çok insanın başarıya ulaşma ihtimali çok azdır.
Binde bir.
Belki milyonda bir!
***
Elbette yazıp çizerek kendini tatmin etmek, egonu şişirmek, kendini çevrene göstermek de bir başarı sayılır!
Öyle olamasa onca insan, yarışıyormuş gibi, sabah akşam neden yazıp dursun şu sosyal medya sayfalarında?
Sorarsan, her biri kendi çapında meşhur o insanların.
'Büyük insan' her biri!
Şair, yazar, ressam, karikatürist hepsi.
Tanınmış, büyük sanatçı!
E zaman değişti tabii!
En azından…
En azından benim şu yazılardan daha çok beğenildikleri kesin.
Biz de burada…
Aklını peynir ekmekle yemiş gibi yaz babam yaz…
Bıkıp usanmadan…
Ne demişti Haldun Taner?
'Yazar mısın, durma yaz!'
Biz de öyle yapıyoruz işte…
Yazıp yazıp denize atıyoruz.
Ama biliyorum.
Eksik olan, yanlış olan bir şey var.
Ve artık, başaramayacağım kesin.